Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 290
(281-398)

Fakat ben o zât-ı mübâreki, senin gibi pek ciddî severim, takdir ederim. Çünkü: Sünnet-i Seniyye dâiresinde, hakîkat mesleğinde, ehl-i îmana hâlis ve te’sirli ve ehemmiyetli bir rehberdir. Şahsî makamı görünse, değil geri çekilmek, vazgeçmek, muhabbette noksan olmak ; bil’akis daha ziyâde hürmet ve takdir ile bağlanacağım. Demek ben hakîki bir Ziyaeddin’i, sen de hayalî bir Ziyaeddin’i seversin.” Benim o kardeşim, insaflı ve müdakkik bir âlim olduğu için, benim nokta-i nazarımı kabul edip takdir etti.

Ey Risâle-i Nur’un kıymetli talebeleri ve benden daha bahtiyar ve fedâkâr kardeşlerim! Şahsiyetim itibariyle sizin ziyâde hüsn-ü zannınız, belki size zarar vermez; fakat sizin gibi hakîkatbîn zâtlar; vazîfeye, hizmete bakıp, o noktada bakmalısınız. Perde açılsa, benim baştan aşağıya kadar kusuratla âlûde mahiyetim görünse, bana acıyacaksınız. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak için, kusuratımı gizliyorum.

SAİD NURSÎ


* * *


Bir hafta evvelki mektubunuza karşı hüsn-ü zannınızı bir derece cerheden benim cevabımın hikmeti şudur ki:

Bu zamanda, öyle fevkalâde hâkim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için farazâ hakîki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zât dahi bu zamanda gelseydi; harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için, siyaset âlemindeki vaziyetten ferâgat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.

Hem üç mes’ele var; biri hayat, biri şeriat, biri îman. Hakîkat noktasında en mühimmi ve en a’zamı, îman mes’elesidir. Fakat şimdiki umumun nazarında ve hâl-i âlem ilcaatında en mühim mes’ele, hayat ve şeriat göründüğünden; o zât şimdi olsa da, üç mes’elenin birden umum rûy-u zeminde vaziyetlerini değiştirmek, nev’-i beşerdeki cârî olan âdetullah’a muvafık gelmediğinden, her halde en âzam mes’eleyi esas yapıp, öteki mes’eleleri esas yapmayacak; tâ ki îman hizmeti, safvetini umumun nazarında bozmasın ve avâmın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o hizmet başka maksadlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.

Səs yoxdur