Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 309
(281-398)

fakat zararlı hiddetlerden kurtarmak lüzumuna binâen ve ehl-i ilhadın, iki taife-i ehl-i hakkın mâbeynindeki husumetten istifade ederek birinin sİlâhîyle, itiraziyle, ötekini cerhedip, ötekinin delilleriyle berikini çürütüp ikisini yere vurmak ve çürütmekten ictinâben, Risâle-i Nur şâkirdleri, bu mezkûr dört esasa binâen, muarızları, hiddet ve tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı. Yalnız kendilerini müdafaa için, musalâhakârane, medâr-ı itiraz noktaları îzah etmek ve cevab vermek gerektir. Çünkü, bu zamanda enâniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enâniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mâzur biliyor, ondan nizâ çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder, ehl-i dalâlet istifade ediyor. Ma’lûm itiraz hâdisesi îma ediyor ki, ileride meşrebini çok beğenen ba’zı zâtlar ve hodgâm ba’zı sofi-meşrebler ve nefs-i emmâresini tam öldürmiyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmıyan ba’zı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risâle-i Nur’a ve şâkirdlerine karşı, kendi meşreblerini ve mesleklerinin revâcını ve etba’larının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler. Belki, dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hâdiselerin vuku’unda, bizlere, itidal-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muârız tâifenin de rüesâlarını çürütmemek gerektir.

Fâşetmek hâtırıma gelmiyen bir sırrı fâşetmeye mecbûr oldum. Şöyleki :

Risâle-i Nur’un şahs-ı ma’nevîsi ve o şahs-ı ma’nevîyi temsil eden has şâkirdlerinin şahs-ı ma’nevîsi, “Ferid” makamına mazhar oldukları için; değil husûsi bir memleketin kutbu, belki ekseriyetle Hicazda bulunan Kutb-u Âzamın tasarrufundan hâriç olduğu gibi; onun hükmü altına girmeye de mecbûr değil. Her zamanda bulunan iki imam gibi, onu tanımağa mecbûr olmuyor. Ben, eskiden Risâle-i Nur’un şahs-ı ma’nevîsini o imamlardan birisini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki: Gavs-ı Âzamda “Kutbiyet” ve “Gavsiyet” le beraber “Ferdiyet” dahi bulunduğundan ahirzamandaki şâkirdlerinin bağlandığı Risâle-i Nur, o ferdiyet makamının mazharıdır.

Bu gizlenmeye lâyık olan bu sırr-ı azime binâen, Mekke-i Mükerreme’de dahi -farz-ı muhal olarak- Risâle-i Nur aleyhinde bir itiraz Kutb-u Âzam’dan dahi gelse, Risâle-i Nur şâkirdleri sarsılmayıp, o mübârek kutb-u âzamın itirazını iltifat ve selâm sûretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ı itiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı îzah etmek, ellerini öpmektir.

Səs yoxdur