Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 333
(281-398)
Ayet-ül Kübra

KÂİNATTAN HÂLİKINI SORAN BİR SEYYAHIN MÜŞAHEDATIDIR.

(Tevhid hakkında iki makamdan ibâret Yedinci Şua olan Âyet-ül-Kübrâ Risâlesinin İkinci Makamının bir kısmıdır.)


Bu âyet-i muazzama gibi pek çok âyât-ı Kur’âniye; bu kâinat Hâlıkını bildirmek cihetinde, her vakit ve herkesin en çok hayretle bakıp zevk ile mütalâa ettiği en parlak bir sahife-i tevhîd olan semavâtı en başta zikretmelerinden, en başta ona başlamak muvafıktır.

Evet, bu dünya memleketine ve misafirhânesine gelen herbir misafir, gözünü açıp baktıkça görür ki: Gâyet keremkarâne bir ziyafetgâh ve gâyet san’atkârâne bir teşhirgâh ve gâyet haşmetkârâne bir ordugâh ve tâlimgâh ve gâyet hayretkârâne ve şevk-engizane bir seyrangâh ve temaşagâh ve gâyet ma’nidarâne ve hikmetperverâne bir mütalâagâh olan bu güzel misafirhânenin sâhibini ve bu kitab-ı kebîrin müellifini ve bu muhteşem memleketin sultanını tanımak ve bilmek için şiddetle merak ederken, en başta göklerin, nur yaldızı ile yazılan güzel yüzü görünür. “Bana bak aradığını sana bildireceğim!” der.

Səs yoxdur