Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 383
(281-398)

Hem, koca fezayı bir mahşer-i acâib yapan ve ba’zı günlerde birkaç def’a doldurup boşaltan Rubûbiyetinin haşmetine.. ve o geniş cevvi, yazar değiştirir bir levha gibi ve sıkar ve onunla zemin bahçesini sulattırır bir sünger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve herbir şeye şümûlüne şehâdet ettikleri gibi; umum zemine ve bütün mahlûkata cevv perdesi altında bakan ve idare eden rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz genişliklerine ve her şeye yetişmelerine delâlet eder. Hem fezadaki hava, o kadar hakîmane vazîfelerde istihdam; ve bulut ve yağmur, o kadar alîmane faidelerde isti’mal olunur ki; her şeye ihâta eden bir ilim ve her şeye şâmil bir hikmet olmazsa, o isti’mal, o istihdam olamaz.

Ey Fa’âlün limâ yürîd! Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir nümûne-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba göndermek misillû şuunatta bulunan kudretin; dünyayı âhirete çevirecek... Ve âhirette şuunat-ı Sermediyyeyi gösterecek işâretini veriyor.

Ey Kadîr-i Zülcelâl! Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, berk ve ra’d; senin mülkünde, senin emrin ve havlin ile, senin kuvvet ve kudretinle musahhar ve vazîfedardırlar. Mâhiyetçe birbirinden uzak olan bu feza mahlûkatı, gâyet sür’atli ve âni emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren âmir ve hâkimlerini takdis ederek, rahmetini medh ü sena ederler.

Ey Arz ve Semâvâtın Hâlik-ı Zülcelâli! Senin Kur’ân-ı Hakîminin ta’limiyle ve Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın dersiyle îman ettim ve bildim ki: Nasıl semavat yıldızlariyle ve cevv-i feza müştemilâtiyle senin vücûb-u vücûduna ve senin birliğine ve vahdetine şehâdet ediyorlar. Öyle de, Arz, bütün mahlûkatiyle ve ahvaliyle senin mevcûdiyetine ve vahdetine, mevcûdâtı adedince şehâdetler ve işâretler ederler.

Səs yoxdur