Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 441
(399-452)

Evet, mâdem hiçbir saltanat yoktur ki, o saltanata itaat edenlere mükâfatı ve isyan edenlere mücâzâtı bulunmasın. Elbette Rubûbiyet-i mutlaka mertebesinde bir saltanat-ı sermediyenin, o saltanata îman ile intisap ve itaat ile fermanlarına teslim olanlarına mükâfatı ve o izzetli saltanatı, küfür ve isyanla inkâr edenlere de mücâzâtı o rahmet ve cemale ve o izzet ve celâle lâyık bir tarzda olacak diye Rabbül-Âlemin ve Sultan-üd-Deyyan isimleri cevap veriyorlar.

Hem mâdem Güneş gibi, gündüz gibi, zemin yüzünde bir umûmî rahmeti ve ihâtalı bir şefkat ve keremi gözümüzle görüyoruz. Meselâ o rahmet; her baharda umum ağaçları ve meyveli nebatları Cennet hûrileri gibi giydirip, süslendirip ellerine her çeşit meyveleri verip, bizlere uzatıp, “Haydi alınız, yeyiniz!” dediği gibi; bir zehirli sineğin eliyle bizlere şifalı, tatlı balı yedirdiği ve elsiz bir böceğin eliyle en yumuşak ipeği bizlere giydirdiği gibi; bir avuç kadar küçücük çekirdeklerde, tohumcuklarda binlerle batman taamları bizim için saklayan ve ihtiyat zahiresi olarak o küçücük depolarda yerleştiren bir rahmet ve bir şefkat; elbette hiç şüphe olamaz ki, bu derece nazeninâne beslediği bu sevimli ve minnetdarları ve perestişkârları olan mü’min insanları îdam etmez! Belki onları daha parlak rahmetlere mazhar etmek için hayat-ı dünyeviye vazifesinden terhis eder, diye Rahîm ve Kerîm isimleri, sualimize cevap veriyorlar.


diyorlar.

Hem mâdem biz gözümüzle görüyoruz ki: Umum mahlûklarda ve zemin yüzünde öyle bir hikmet eli işliyor ve öyle bir adalet ölçüleriyle işler dönüyor ki, akl-ı beşer, onun fevkınde düşünemiyor. Meselâ: İnsanın bin cihâzâtına takılan hikmetlerinden yalnız bir küçük çekirdek kadar kuvve-i hafızasında, bütün tarihçe-i hayatını ve ona temas eden hadsiz hâdisâtı, o kuvvecikte yazıp, onu bir kütüphâne hükmüne getirip ve insanın haşirde mahkemesi için neşrolacak olan defter-i a’mâlinin bir küçük senedi olarak her vakit hatırlatmak sırrı ile her insanın eline vererek dimağının cebine koyan bir ezelî hikmet.. ve bütün masnuatta gâyet hassas mîzanlarla âzâlarını yerleştiren ve mikroptan gergedana, sinekten simurga kuşuna, bir çiçekli nebattan milyarlarla, trilyonlarla çiçekler açan bahar çiçeğine kadar israfsız ölçülerle bir tenâsüp, bir müvâzene, bir intizam ve bir cemâl içinde masnuatı bir hüsn-ü san’at yapan

Səs yoxdur