Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 442
(399-452)

ve her zîhayatın hukuk-u hayatını kemâl-i mîzanla veren ve iyiliklere güzel neticeler ve fenâlıklara fenâ neticeler verdiren ve Âdem (A.S.) zamanındanberi tâği ve zâlim kavimlere vurduğu tokatlarla kendini pek kuvvetli ihsas ettiren bir adâlet-i sermediyye, elbette ve hiç bir şüphe getirmez ki, Güneş gündüzsüz olmadığı gibi, o hikmet-i ezeliye ve o adâlet-i sermediyye de âhiretsiz olmazlar ve ölümde en büyük zâlimlerle ve en biçâre mazlumların bir tarzda gitmelerindeki akıbetsiz, dehşetli bir haksızlığa ve adâletsizliğe ve hikmetsizliğe, hiçbir vecihle müsaade etmezler diye, Hakîm ve Hakem ve Adl ve Âdil isimleri bizim suâlimize kat’i cevap veriyorlar.

Hem mâdem bütün zîhayat mahlûkların elleri yetişmediği ve iktidarları dâiresinde olmayan bütün hâcetleri ve bütün fıtrî matlapları, bir nev’î duâ bulunan isti’dâd-ı fıtrî ve ihtiyac-ı zarûri dilleriyle istedikleri vakitte gâyet rahîm ve işitici ve şefkatli bir dest-i gaybî tarafından verildiğinden ve ihtiyarî olan daavât-ı insaniyenin, husûsan havasların ve nebîlerin duâlarının on adetten altı-yedisi hilâf-ı âdet makbul olmasından kat’i anlaşılıyor ki; her dertlinin âhını, her muhtacın duâsını işiten ve dinleyen bir Semî-i Mûcib, perde arkasında var ve bakar ki, en küçük bir zîhayatın en küçük bir ihtiyacını görür ve en gizli bir âhını işitir, şefkat eder, fiilen cevap verir, memnun eder.

Elbette ve her hâlde, hiçbir şüphe ihtimâli kalmaz ki; mahlûkların en ehemmiyetlisi olan nev’-i insanın en ehemmiyetli ve umûmî ve umum kâinatı ve umum esmâ ve sıfât-ı İlâhîyeyi alâkadar eden beka-i uhreviyeye âit duâlarını içine alan ve nev’-i insanın Güneşleri ve yıldızları ve kumandanları olan bütün peygamberleri arkasına alıp onlara duâsına “Âmin! Âmin!” dedirten ve ümmetinden her gün, her ferd-i mütedeyyin, hiç olmazsa kaç def’alar ona salâvat getirmekle, onun duâsına “Âmin! Âmin!” diyen.. ve belki bütün mahlûkat onun o duâsına iştirak ederek, “Evet ya Rabbenâ! İstediğini ver, Biz de onun istediğini istiyoruz.” diyorlar. İşte, bütün bu reddedilmez şerâit altında beka-i uhreviye ve saadet-i ebediye için haşrin hadsiz esbâb-ı mûcibesinden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın yalnız tek duâsı, Cennetin vücûduna ve baharın îcadı kadar kudretine kolay olan âhiretin îcadına kâfi bir sebeptir, diye Mûcib ve Semi ve Rahîm isimleri bizim sualimize cevap veriyorlar.

Səs yoxdur