Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 451
(399-452)

İşte, geçmiş misâl ve mâdemlerdeki hakîkatlere kıyâsen, Cenâb-ı Hakk’ın; yüz belki bin esmâsının kâinata bakan isimlerinin herbirisi, nasılki mevcûdâttaki âyineleri ve cilveleriyle müsemmâlarını bedâhetle isbat ederler, aynen öyle de haşri ve dâr-ı âhireti de gösterirler ve kat’iyetle isbat ederler.

Hem nasıl, Hâlikımızdan sorduğumuz suâlimize, O Rabbimiz, bütün fermanlariyle ve nâzil ettiği bütün kitaplariyle ve müsemma olduğu ekser isimleriyle bize kudsî ve kat’i cevap veriyor. Aynen öyle de; melâikeleriyle ve onların dilleriyle daha başka bir tarzda dedirir.. şöyle ki:

Melekler derler: “Sizin, zaman-ı Âdem’den beri hem ruhanîlerle, hem bizimle görüşmenizin yüzer tevatür kuvvetinde hâdiseleri var ve bizim ve ruhânilerin vücûdlarına ve ubûdiyetlerine delâlet eden hadsiz emareler ve deliller var. Ve biz âhiret salonlarında ve ba’zı dâirelerinde gezdiğimizi, birbirimize mutabık olarak sizin kumandanlarınız olan enbiyalarla görüştüğümüz zaman söylemişiz ve dâima da söylüyoruz. Elbette, bu gezdiğimiz bâki ve mükemmel salonlar ve bu salonların arkalarında tefriş ve tezyin edilmiş olan saraylar ve menziller; hiç şüphemiz yoktur ki, gâyet ehemmiyetli misafirleri o yerlerde iskân etmek üzere bekliyorlar ve size kat’i beyan ediyoruz.” diye, suâlimize cevap veriyorlar.

Hem mâdem Hâlikımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstad ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tâyin etmiş ve en son elçi olarak göndermiş; biz dahi ilmel-yakîn mertebesinden aynel-yakîn ve hakkal-yakîn mertebelerine terakki ve tekemmül etmek üzere, herşeyden evvel, bu üstadımızdan, Hâlikımızdan sorduğumuz suâli sormaklığımız lâzım geliyor. Çünkü O zât (A.S.M.), Hâlikımız tarafından herbiri birer nişâne-i tasdik olan bin mu’cizatiyle, Kur’ân’ın bir mu’cizesi olarak, Kur’ân’ın, hak ve kelâmullah olduğunu isbat ettiği gibi; Kur’ân dahi kırk nevi i’caz ile, O zâtın (A.S.M.) bir mu’cizesi olup, O zatın (A.S.M.) doğru ve Resûlullah olduğunu isbat ederek, ikisi beraber, biri âlem-i şehâdet lîsanı bütün hayatında bütün enbiya ve evliyânın tasdikleri altında; diğeri âlem-i gayb lîsanı bütün semâvî fermanların ve kâinat hakîkatlarının tasdikleri içinde binler âyâtiyle iddia ve isbat ettikleri hakîkat-ı haşriye, elbette Güneş ve gündüz gibi bir kat’iyettedir.

Səs yoxdur