Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 452
(399-452)

Evet, haşir gibi en acip ve en dehşetli ve tavr-ı aklın hâricinde olan bir mes’ele, ancak ve ancak, böyle hârika iki üstadın dersleriyle halledilir, anlaşılır.

Eski zaman peygamberleri, ümmetlerine Kur’ân gibi îzahat vermediklerinin sebebi; o devirler, beşerin bedeviyyet ve tufuliyet devri olmasıdır; ibtidaî derslerde îzah az olur.

Elhâsıl: Mâdem Cenâb-ı Hakk’ın ekser isimleri, âhireti iktiza edip isterler; elbette, o isimlere delâlet eden bütün hüccetler bir cihette âhiretin tahakkukuna dahi delâlet ederler. Ve mâdem melâikeler âhiretin ve âlem-i bekanın dâirelerini gördüklerini haber veriyorlar; elbette, melâikelerin, ruhların ve ruhaniyâtın vücûdlarına ve ubûdiyetlerine şehâdet eden deliller, dolayısiyle âhiretin vücûduna dahi delâlet ederler. Ve mâdem Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bütün hayatında vahdaniyetten sonra en dâimî dâvâsı ve müddeası ve esası âhirettir; elbette, o Zâtın nübüvvetine ve sıdkına delâlet eden bütün mu’cizeleri ve hüccetleri, bir cihette, dolayisiyle âhiretin tahakkukuna ve geleceğine şehâdet ederler. Ve mâdem Kur’ân’ın dörtten birisi haşir ve âhirettir Ve bin âyâtiyle haşri isbat eder ve onu haber verir; elbette, Kur’ân’ın hakkaniyetine şehâdet ve delâlet eden bütün hüccetler ve deliller ve bürhanlar, dolayısiyle, âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delâlet ve şehâdet ederler.

İşte bak, bu rükn-ü îmanî ne kadar kuvvetli ve kat’i olduğunu gör!

* * *
Səs yoxdur