Tarihçe-i Hayat | Yedinci Kısım - Afyon Hayatı | 560
(541-611)

Risâle-i Nur’a karşı gizli düşmanlarımızdan ba’zı zındıkların şeytanetiyle çevrilen plânlar ve hücumlar inşaallah bozulacaklar. Onun şâkirdleri başkalara kıyas edilmez, dağıttırılmazlar, vazgeçirilmezler, Cenâb-ı Hakk’ın inâyetiyle mağlûb edilmezler.

Eğer maddî müdafaadan Kur’ân bizi men’etmeseydi, bu milletin can damarı hükmünde, umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o şâkirdler, Şeyh Said ve Menemen hâdiseleri gibi cüz’î ve neticesiz hâdiselerle bulaşmazlar. Allah etmesin eğer mecbûriyet-i kat’iye derecesinde onlara zulüm edilse, elbette gizli zındıklar ve münâfıklar bin derece pişman olacaklar!..

Elhâsıl: Mâdem biz ehl-i dünyanın dünyalarına ilişmiyoruz; onlar da bizim âhiretimize ve îmanî hizmetimize bu derece ilişmesinler!

Evet biz bir cemaatız. Hedefimiz ve programımız; evvelâ kendimizi sonra milletimizi îdam-ı ebedîden ve dâimî berzahî haps-i münferidden kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhaya vesile olan zındıkaya karşı, Risâle-i Nur’un çelik gibi hakîkatlariyle kendimizi muhafazadır.

Ben, sizin bana vereceğiniz en ağır cezanıza da beş para vermem ve hiç ehemmiyeti yok. Çünkü ben kabir kapısında, yetmiş beş yaşındayım. Böyle mazlum ve ma’sûm bir iki sene hayatı şehadet mertebesiyle değiştirmek, benim için büyük saadettir. Risâle-i Nur’un binler hüccetleriyle kat’i îmanım var ki; ölüm, bizim için bir terhis tezkeresidir. Eğer zâhirî idam da olsa, bizim için bir saat zahmet, ebedî bir saadetin ve rahmetin anahtarı olur. Fakat siz, ey gizli düşmanlar ve zındıka hesabına adliyeyi şaşırtan, hükümeti bizimle sebepsiz meşgul eden insafsızlar! Kat’i biliniz ve titreyiniz ki; siz îdam-ı ebedî ile ebedî mahkûm oluyorsunuz, intikamımızı, sizden pekçok muzaaf bir sûrette alınıyor görüyoruz.. hattâ size acıyoruz. Evet, bu şehri yüz def’a mezaristana boşaltan ölüm hakîkatının, elbette hayattan ziyâde bir istediği var. Ve onun îdamından kurtulmak çâresi, insanların her mes’elesinin fevkınde, en büyük ve en ehemmiyetli ve en lüzumlu bir ihtiyac-ı zarûrisi ve kat’isidir. Acaba bu çâreyi kendine bulan Risâle-i Nur Şâkirdlerini ve o çâreyi binler hüccetleriyle bulduran Risâle-i Nur’u adi bahânelerle ittiham edenler, ne kadar kendileri hakîkat ve adalet nazarında müttehem oluyor; divâneler de anlar...

Səs yoxdur