Duâ Bahsi 24 Temmuz 2008
Hz. Huseyin b.Ali (R.A,) anlatıyor..
Biz Kâbe-i Muazzama'yı tavaf etmekte iken, birden bire bir kimsenin hüzün verici sesini duyduk, 0 kimse şöyle yalvararak dua ediyordu:
"Ey!... Darda kalmışların duasına İcabet buyuran,
Ey!,.. Belâ ve müsibete uğrayanların ıstıraplarını gideren,
Beyt-l şerif, harem-i muhtereminde ziyaretçilerin uykuya daldılar.
Biz ise uyku ve mazgamaktan münezzeh olan Allah 'a yalvanyoruz.
Ey!... Kullarini ikramları lie mesrur eden Rab'bım. Cürüm ve isyanıma cömertliğinle mukabele et, bağışla beni.
Ey Rab'bım, senin affın mücrimler üzerine galebe etmese idi, kim âsileri bağışlar, kim elemlere gark olmuşları saadate kavuştururdu?"
diyerek yaşlı gözleriyle Allahu Teâlâ'dan merhamet talep ediyor ve uğradığı fecî belâ ve müsîbetten kurtulmasını diliyordu.
Babam Ali b. Ebi Talib (R.A.) bana: "Ya Hüseyin, Hakk’ın takdirine çarpılmış, günahının bağışlanmasını Rab’bından ağlıyarak istiyen kimsenin arkasından git. Onu bana çağır.” Diye emir verdi. Ben de çabuk çabuk giderek, adama eriştim. Yüzü güzel, bedeni temiz pak, elbisesi de nazif idi. Buna rağmen onun sağ yanı kurumuş, cansız ve hareketsiz kalmıştı. Adama, “Müslümanların Emiri Ali b. Ebu Talib Keremal’lâhü Veçhehü seni istiyor, kabul et.” Dedim. Zavallı kişi bir yanı üzerine sürüne sürüne babamın huzuruna geldi.
HZ. ALİ'NİN ADAMLA MÜLÂKATI :
Müslümanların Emîri Ali b. Ebû Talib (R.A.) adama: "Sen kimsin, Hâlin, şânın nedir" Adam:
“Ey Mü'minlerin Emiri! Hukuka riayet etmiyerek cezalara çarpılan kimsenin Hâll ve şânı nice olur?" dedi.
Mü'minlerîn Emiri:
"İsmin nedir?" dedi. Adam:
"Menazil b. Lahak'dır" dedi. Ali (R.A.):
“Bu duruma nasıl düştün? Bu vaziyete mâruz kalmana sebep nedir?" dedi, Adam:
"Ya Emîre'l-Mü’mînîn! Ben Araplar arasında çalar oynar, geçinen bir kimse idim. Gençliğim oyun ve eğlence ile geçiyordu. Kendimi bir türlü zevkten, gülüp eğlenmekten alamıyordum. Günahlarıma tevbe etsem, nefsim ve şehvetimden vazgeçemediğimden, kabul olmuyordu. Recep ve Şaban aylarında ise oyun ve eğlencelerim, çalıp çağrışmalarım artıyordu, Halbuki benim şefkatli ve merhametli bir babam vardı. O, beni bu düşmüş olduğum cehalet bataklığından kurtarmağa çalışırdı. Hak Teâla'ya karşı isyanımdan vazgeçirmeye çabalardı. Ve Oğlum, derdi. (Allah'ın cezası çok şiddetli, kahır ve galebesi ziyadedir. Onun Cehennemi ne fena bir yer, Cehennem ateşi ne tahammül edilmez bir ateştir. Şu halde oğlum, Allah'a asi ve seni O'na isyana teşvik eden kimselerle arkadaş olmaktan sakın. Bu yaramaz hallerini bırak. Çünkü, melekler ve hürmetli aylar, gece ve gündüzler sende feryad ediyorlar. Onlar seni Allahu Teâlâ-ya şikayet ediyorlar.) diye nasihat ederdi.
Babamın bu ikaz ve nasihatlarından canım sıkılır da onu döğerdim. Yine bir gün buna benzer nasihat ve azarlamasından daha fazla kızdım, üzerine hücum ederek dövmeğe başladım. Bu defaki dayağımdan fazla canı yanan babam yemin etti. (Elbette senden intikamımı alırım. Oruca ve namaza devam eder, bu hâl ile Beytullah’a varır, senden şikayetlerimi arz eder ve senin zararından kurtulmak için Allah’a yalvarır, yakarır O’nun yardımını talep ederim.) dedi. Bunun üzerine yedi gün oruç tuttuktan sonra bir boz deveye binip, Mekke-i Mükereme’ye gitti. Haccü’l-Ekber günü Kâbe-i Muazzamanın örtüsüne yapışarak bana beddua etti.”
MAZLUM BABANIN BEDDUASI:
"Aziz. Vâhid ve Samedin lûtfu ricası ile dünyanın her tarafından binitli ve yaya olarak ziyarete gelen Beyt-i Şerifin Rab'bısın. Şu kutsal makam, insanlar ve cinlerin Kıblesi ve ihtiyaçlarını arz ettiği pek mübarek menzillerdir ki, zulme ve haksızlığa maruz kaldığımdan dolayı, benim de burada edilecek duam red olunmaz, Yâ Rahman! Benim hakkımı ve intikamımı, oğlumdan alıver. Ey eşi ve benzeri olmayan, doğurmaıp ve doğurulmamış olan Rab'bım! Oğlumun bir yanını kurut" dedi,
OĞLU DERHAL YIKILIVERDİ:
"Semayı direksiz tutan ve yerden sular çıkarıp akıtan Allah hakkı için ki, babam duasını bitirir bitirmez benim sağ yanım kuruyuverdi. Haremin civarına atılmış kuru bir ağaç gibi oldum. İnsanlar sabah ve akşam benim bu halimi görüp geçerlerken; (İşte bu adam, babasının bedduasına süratle çarpılan kimsedir) derlerdi." diye hâdiseyi anlattı.
Mü'minlerin Emiri Ali radiyallahu anh;
"Sonra baban ne yaptı, senin hakkında m işledi?”
diye adama sordu. Adam;
“Ey Mü'mînlerin Emiri! Babâmın bedduası ile yerlerde süründükten sonra, artık kendime geldim, gaf letten uyandım. Pederimin merhamet ve şefkatini kendi tarafıma çekmek ve günahlarımı affettirmek için yalvarıp, yakarmağa başladım. Benim yerlerde sürünmem ve yalvarmalarım babamın kalbini yumuşattı da beni affetti. Babamı bu belâdan kurtulmam için aynı yer ve makamda duâ etmeğe ikna ettim, Gönül hoşnutluğu ile, onu bir deveye bindirdim; gerekli hürmet ve saygıyı göstererek birlikte Irak vâdisine geldik. O esnada bir ağaçtan bir kuş âniden uçup kaçıverdi. Kuşun parıldayarak kaçıvermesi üzerine devemiz ürktü; bunun üzerine babam deveden düştü ve oracıkta canını teslim etti." dedi.
Adamm bu izahatından sonra Hz. Ali (R.A) Keremallahu vechehü ona sordu:
"Sana Rasûlüllah’tan öğrendiğim dualardan öğreteyim mi? Ki, o dua ile yalvaranı Allahu Teâla gam ve kederlerinden kurtarmış ve maruz kaldığı belâ ve musibetleri atlatmıştır.”
Bu soru üzerine yan tarafı kurumuş adam:
"Ey mü'minlerin Emiri! Görüyorsunuz çaresizlikler içerisinde yerde sürünüyorum. Pek mustaribim, buyurduğunuz duayı talim ediniz, can-u gönülden dinleyeceğim." dedi.
Hz. Hüseyin (R,Anhu): Babam adama duayı öğretti. 0 dua He Allah'a yalvaran hasta, hemen şifa bulmuş, ertesi günü sıhhatli olarak yanımıza geldi. Ben, nasıl oldu da birdenbire iyi oldun, dedim. Adam:
"İnsanlar uyuduğu zaman o duayı bir-iki ve üç defa tekrar ederek okudum. Kulağıma bir ses geldi; (Allahu Teâlâ Hazretleri sana kafidir. Öyle bir ism-i A’zam duası ile dua ettinki, Hak Teala o dua ile kendisine sığınanları, dilek ve ihtiyaçlarını arz edenleri kabul eder, istediklerini verir.) Bundan sonra göz kapaklarım kapanmaya başladı. uyumuşum. Rüyamda Sallahu Aleyhi Vesellem’i gördüm. Vak’ayı kendilerine arz ettim. Buyurdular:
Ali, doğru söylemiştir. Onun sana öğrettiği İsmul’lah-ul A’zam ile dua edilirse o dua kabul edilir ve istediği verilir. Sonra, ikinci defa üzerime uyku galabe etti. Uyudum. Rasulullah Sallahu Aleyhi Vesellem’i tekrar rüyada gördüm. ( Ya Resûlullah, duayı sizin mübarek lisanınızdan duymak istiyorum) dedim.”
"İstirhamım üzerine Nebiyy-i Muhterem Efendimiz şu duayı okudular:
Ben de bu duayı tekrar ettim ve hemen uyandım. Duanın tesiriyle üzerimdeki hastalığımın tamamiyle iyi olduğunu gördüm." dedi.
Yukarıdaki duanın Türkçe meâli:
"Allahım! Senden yalvararak diliyorum. Ey gizliyi bilen; Ey, Semâ kudreti ile bina edilen; Ey, yer izzeti ile döşenmiş olan; Ey; Celâlinin nuru ile Güneşi ışık saçıcı, Ayı da parlayıcı kılan; Ey, her inanmış temiz nefse teveccüh eden, Ey; korkanların, müttekilerin korkusunu sükûna erdiren; Ey, yaratıkların ihtiyaçları ve dilekleri indinde yerine getirilen; Ey, Yusuf'u kölelik boyunduruğundan kurtaran; Ey kullarının ihtiyaçlarını zatına arzetmek için araya bir vasıta koymayan, her dilek sahibinin müracaatlarını doğrudan doğruya kendisi dinleyen ve alıp veren bir vezîri olmayan Rab'bim! Ey, kendisinden başka dua edilen bir Rab olmayan, dilek ve ihtiyaç sahiplerinin çokluğu Onun kerem ve cömertliğini arttıran Allah, Muhammed Aleyhissalatü Vesselama ve ehl-i beytine ve eshabına salat-ü selam etsin. Duamı kabul buyur, isteğimi ver çünkü sen, her şeye kadirsin."
ARŞ HAZİNELERİNDEN DEFİNE:
Hz. Ali Kerremallahu Vechehû; "Bu duaya sıkı sarılınız. Çünkü o, arş hazinelerinden bir hazinedir." buyurdu.