ANKARA
İddia makamının aleyhimizde tanzim ettiği iddianamesinde, şahsî nüfuz temini ittihamını ileri sürerek mahkûmiyetimi istemektedir. Suça mesned gösterilen yazı, hakikat-ı halde böyle bir ittihamdan nihayet derecede uzaktır. Çünki bu yazı; Said Nursî, eserleri ve talebeleri aleyhinde, hakikatle zerre kadar alâkası bulunmayan, yalanlar neşreden bazı gazetelerin uydurmalarına cevabdan ibarettir. Mahkeme kararları ve ehl-i vukuf raporları zikredilerek, yanlış isnadları makulane bir şekilde çürütülmektedir. Lâiklik anlayışını sû’-i istimal ederek; Bediüzzaman, talebeleri ve Risale-i Nur aleyhinde en garazkâr bir tavırla hareket edenlerin mukabilinde; lâiklik prensibinden istifade ederek bu cevabî yazının yazılması, kanun ve adalet noktasında bir suç sayılmaması icabeder.
İddia edildiği gibi, dinî hislerin âlet edilmesi suretiyle menfaat veya şahsî nüfuz temini aslâ varid değildir. Bütün hayatını Din-i İslâm’ın teâlîsi, vatan evlâdlarının imanlarının takviyesi için; ve içinde bulunduğumuz asrın efkârı arasında Kur’an hakikatlarının neşrine hasr ve vakfeden ve bununla beraber kendisini en âciz bir abd bilen ve öyle bildiren; te’lifatı olan