İçtihat Risalesi | İçtihat Risalesi | 31
(2-53)

Sekizinci Mes’ele

[Yirmi Yedinci Söz’ün içtihada mâni esbâbın beşinci sebebinin üçüncü noktasının üçüncü misalinin haşiyesidir.]

Mühim bir suâl: Ba’zı ehli tahkik derler ki: Elfazı Kur’âniyye ve zikriyye ve sâir tesbihlerin herbiri müteaddid cihetlerle insanın letâifi ma’nevîyesini tenvir eder, ma’nevî gıda verir. Ma’naları bilinmezse, yalnız lafız ifade etmiyor, kâfi gelmiyor. Lafız bir libastır; değiştirilse, her tâife kendi lîsaniyle o ma’nalara elfaz giydirse, daha nâfi’ olmaz mı?

Elcevab: Elfazı Kur’âniye ve tesbihatı Nebeviyenin lafızları camid libas değil; cesedin hayatdar cildi gibidir, belki müruru zamanla cild olmuştur. Libas değiştirilir; fakat cild değişse, vücûda zarardır. Belki namazda ve ezandaki gibi elfaz-ı mübârekeler, ma’nayı örfîlerine alem ve nam olmuşlar. Alem ve isim ise, değiştirilmez. Ben kendi nefsimde tecrübe ettiğim bir haleti çok def’a tedkik ettim gördüm ki; o halet, hakîkattır. O halet şudur ki:

Sûre-i İhlas’ı arefe gününde yüzer def’a tekrar edip okuyordum. Gördüm ki: Bendeki ma’nevî duyguların bir kısmı birkaç def’ada gıdasını alır, vazgeçer, durur. Ve kuvve-i müfekkire gibi bir kısım dahi, bir zaman ma’na tarafına müteveccih olur, hissesini alır, o da durur. Ve kalb gibi bir kısım, ma’nevî bir zevke medâr ba’zı mefhumlar cihetinde hissesini alır, o da sükût eder. Ve hâkezâ...

Ses Yok