İçtihat Risalesi | İçtihat Risalesi | 36
(2-53)

Ve hâkezâ... Herbir mevkiin, ayrı ayrı nüktesi ve faidesi vardır. Vakit müsaid olmadığı için, yalnız icmalen

kasemindeki çok nüktelerinden bir nükteye işâret edeceğiz. Şöyle ki:

Cenâb-ı Hak, tîn ve zeytin ile kasem vasıtasiyle, azamet-i kudretini ve kemâl-i rahmetini ve büyük ni’metlerini ihtar ederek, esfel-i safilîn tarafına giden insanın yüzünü o taraftan çevirip, şükür ve fikir ve îman ve amel-i sâlih ile tâ a’lâ-yı illiyyîne kadar terakkiyat-ı ma’nevîyeye mazhar olabilmesine işâret ediyor. Ni’metler içinde tîn ve zeytinin tahsisinin sebebi; o iki meyvenin çok mübârek ve nâfi’ olması ve hilkatlerinde de, medâr-ı dikkat ve ni’met çok şeyler bulunmasıdır. Çünkü; hayat-ı içtimâîyye ve ticariye ve tenvîriyye ve gıda-yı insaniye için zeytin en büyük bir esas teşkil ettiği gibi; incirin hilkati, zerre gibi bir çekirdekte koca incir ağacının cihazatını saklayıp dercetmek gibi, bir hârika mu’cize-i kudreti gösterdiği gibi; taamında, menfaatinde ve ekser meyvelere muhalif olarak devamında ve daha sâir menafi’in-deki Ni’met-i İlâhîyyeyi kasem ile hatıra getiriyor. Buna mukabil, insanı îman ve amel-i sâlihe çıkarmak ve esfel-i safilîne düşürmemek için bir ders veriyor.

Üçüncü Nükte: Sûrelerin başlarındaki huruf-u mukattaa İlâhî bir şifredir. Has abdine, onlarla ba’zı işâret-i gaybiye veriyor. O şifrenin miftahı, O abd-i hastadır, hem O’nun veresesindedir. Kur’ân-ı Hakîm mâdem her zaman ve her tâifeye hitab ediyor; her asrın her tabakasının hissesini câmi’ çok mütenevvi’ vücuhları, ma’naları olabilir. Selef-i Sâlihîn ise, en hâlis parça onlarındır ki, beyân etmişler. Ehl-i velâyet ve tahkik, seyr ü sülûk-u ruhaniyyeye âid çok muamelât-ı gaybiyye işârâtını onlarda bulmuşlar. İşârâtü’l-İ’caz Tefsirinde, “El-Bakara” Sûresinin başında, i’caz-ı belâğat noktasında bir nebze onlardan bahsetmişiz; müracaat edilsin.

Dördüncü Nükte: Kur’ân-ı Hakîm’in hakîki tercümesi kabil olmadığını Yirmi Beşinci Söz isbat etmiştir. Hem ma’nevî i’cazındaki ulviyet-i üslûb ise, tercümeye gelmez. Ma’nevî i’cazında olan ulviyet-i üslûb cihetinden gelen zevk ve hakîkatı beyân ve ifham etmek pek müşkil. Fakat yolu göstermek için bir-iki cihete işâret edeceğiz. Şöyle ki:

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân,


Ses Yok