Meşhurdur: “Cehennem yer altındadır.” Fakat biz ehl-i sünnet ve cemâat kat’an ve yakînen yerini tayin edemeyiz.
Lâkin zâhir olan tahtiyettir ve yer altında olmasıdır. Buna binâen derim: Şecere-i Tûbâ gibi olan hilkat-ı âlemin sâir nücumları gibi bizim küremiz dahi bir semeresidir. Semerenin altı o ağacın umum ağsanı altına şâmil olur. Buna binâen Cehennem yer altında o dallar içindedir. Nerede olsa yeri vardır. Tahtiyetin mesafesi uzun ve ittisali iktiza etmez. Hikmet-i cedidenin nokta-i nazarında, ateş ekser kâinata müstevlidir. Bu hal arka tarafında gösterir ki: Bu ateşin asıl ve esası ve nev’-i beşer ile beraber ebede giden ve yolda refakat eden Cehennem, bir gün perdeyi yırtacak, hazır olun diyecek, meydana çıkacaktır. Bu noktada dikkat isterim...
Sâniyen: Kürenin tahtı ve altı merkezi ve dâhilîsidir. Bu noktaya binâen küre-i arz şecere-i zakkum-u Cehennem’in çekirdeğiyle hamiledir. Günün birinde doğacaktır. Belki fezada tayaran eden Arz öyle bir şeyi yumurtlayacaktır ki, o yumurtada Cehennem tamamıyla olunmaz ise.. başı veya diğer bir a’zası matvî olarak tazammun etmiş ki; yevm-i kıyamette derekât ve a’zayı sâiresiyle birleşecek, dev-i acib-i Cehennem, ehl-i isyana hücum edecektir.
Yâhu!.. Kendin Cehennem’e gitmezsen hesab ve hendese seni oraya kadar götürebilir. Her otuzüç metrede takriben bir derece-i hararet tezayüd eylediğinden, merkeze kadar iki yüz bin dereceye yakın hararet mevcûd oluyor. Bu nar-ı merkeziyenin bizim galiben bin dereceye baliğ olan ateşimizle nisbeti iki yüz def’a olduğu gibi meşhur hadîsteki: “Cehennem ateşi ateşimizden iki yüz def’a daha şediddir” olan nisbetin aynını isbat eder.