Muhakemat | Birinci Makale | 65
(4-66)

Halbuki: Bu söz ile hükemanın mezhebi olan ki: “Melâike-i Kiram maddeden mücerreddirler” red yolunda tasrih ediyor ki: “Melâike-i Kiram anâsırdan mahlûk ecsam-ı nurânîyedirler.” Onlar fehmetmişler ki: Anâsır dört oldukları, İslâmiyet’tendir. Acaba.. dörtlüğü ve unsuriyeti ve besateti, hükema ıstılahatından ve müzahref olan ulûm-u tabiiyenin esaslarındandır. Hiç usûlü İslâmiyeye taallukları yoktur, belki zâhir müşahedetle hükmolunan bir kaziyedir. Evet, dine teması olan her şey, dinden olması lâzım gelmiyor. Ve İslâmiyet’le imtizac eden her bir madde, İslâmiyet’in anâsırından olduğunu kabul etmek, unsur-u İslâmiyet’in hasiyetini bilmemek demektir. Zîra kitab ve sünnet ve icma’ ve kıyas olan anâsır-ı erbaa-i İslâmiye, böyle maddeleri terkib ve tevlid etmez.

Elhasıl: Unsuriyet ve besatet ve erbaiyet, felsefenin bataklığındandır; şerîatın maden-i safîsinden değildir. Fakat felsefenin yanlışı, seleflerimizin lîsanlarına girdiğinden, bir mahmil-i sahih bulmuştur. Zîra selef, “dörttür” dediklerinden murad, zâhiren dörttür. Veyahut hakîkaten ecsam-ı uzviyeyi teşkil eden müvellidülma ve müvellidülhumuza ve azot ve karbon.. yine dörttür.

Eğer hürfikirsen bu felsefenin şerrine bak: Nasıl ezhanı esaretle sefalete atmıştır. Âferin, hürriyetperver olan hikmet-i cedidenin himmetine ki, o müstebid hikmet-i Yunaniyeyi dört duvarıyla zîr ü zeber etmiştir. Demek muhakkak oldu ki: Âyâtın delâil-i i’cazının miftahı ve esrâr-ı belâgatın keşşafı, yalnız belâgat-ı Arabiyenin madenindendir. Yoksa felsefe-i Yunaniyenin destgâhından değildir.

Ey birader!Vakta ki keşf-i esrâr merakı bizi şu makama kadar getirdi. Biz de seni beraber çektik. Seni taciz ettik. Hem senin çok yorgunluğunu dahi biliriz. Şimdi Unsurul Belâgat ve i’cazın miftahı olan İkinci Makale’nin içerisine seni gezdirmek istiyorum.

Ses Yok