Muhakemat | Üçüncü Makale | 119
(90-137)

Hem de düvel-i râsihaya def’î gibi galebe etmesi; ma’nevîyat ve ahvâlde cari olan âdâtın bizzarure hârikulâde olduğunu görmezsen körler defterinde yazılacaksın.

Üçüncüsü: Tahakkümü zâhirî, kahr ve cebr ile mümkündür. Fakat efkâra galebe etmek, hem de ervaha tahabbüb ve tabayia tasallut, hem de hâkimiyetini vicdanlar üzerine dâima muhafaza etmek; hakîkatın hassa-i fârikasıdır. Bu hassayı bilmezsen, hakîkattan bîganesin.

Dördüncüsü: Tergib veya terhib hilesiyle ancak yalnız bir te’sir-i sathî edip ve akla karşı sedd-i turuk edecektir. Şu halde a’mak-ı kulûbe nüfuz ve erakk-ı hissiyatı tehyic ve şükûf-misâl olan isti’dâdatı inkişaf ettirmek ve kâmine ve nâime olan seciyeleri îkâz ve tenbih ve cevher-i insaniyeti feverana getirmek ve kıymet-i nâtıkıyeti izhâr etmek, şuâ-ı hakîkatın hâssasıdır. Evet kasavet-i mücessemenin misâl-i müşahhası olan “ve’d-i benat” gibi umûrlardan kalblerini taskil etmesi ve rikkat-i letâfetin lem’ası olan hayvânâta merhamet, hatta karıncaya şefkat gibi umûr ile tezyin etmesi; öyle bir inkılâb-ı azîmdir hususan öyle akvam-ı bedevide ki, hiçbir kanun-u tabiiyeye tevfik olmadığından, hârikulâde olduğu musaddak-kerde-i erbab-ı basirettir. Basiretin varsa tasdik edeceksin.

Şimdi Nokta’yı dinle: İşte tarih-i âlem şehâdet eder ki: En büyük dâhî odur ki; bir veya iki hissin ve seciyenin ve isti’dâdın inkişafına ve îkâzına ve feverana getirmesine muvaffak olsun. Zîra öyle bir hiss-i nâim îkâz edilmezse, sa’y hebaen gider ve muvakkat olur. İşte en büyük dâhî ancak bir veya iki hissin îkâzına muvaffak olabilmiştir. Ezcümle: Hiss-i hürriyet ve hamiyet ve muhabbet...

Bu noktaya binâen Ceziretü’l-Arab sahra-i vesiasında olan akvam-ı bedevide kâmine ve nâime ve mesture olan hissiyat-ı âliye ki, binlere baliğdir birden inkişaf, birden îkâz, birden feveran ve galeyana getirmek; şems-i hakîkatın, ziya-i şu’lefeşanın hassasıdır. Bu noktayı aklına sokmayanın, biz Ceziretü’l-Arab’ı gözüne sokacağız. İşte Ceziretü’l-Arab... On üç asır beşerin terakkiyatından sonra, en mükemmel feylesoflardan yüz taneyi göndersin, yüz sene kadar çalışsın; acaba bu zamana nisbeten o zamana nisbet yaptığının yüzde birini yapabilir mi?..

Ses Yok