İşâret: Ey birader!.. Ba’zan kasem, bürhanın yerini tutar. Zîra bürhanı tazammun eder. Öyle ise:
Evet, neam. Onun nûr-u nazarına hayal, kendini hakîkat gösteremiyor ve hak olan mesleği telbisten müstağnidir.
Yâni: Zaman-ı halin, yâni asr-ı saâdetin sahifesinde dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir:
Birincisi: Küçük bir âdet, küçük bir kavimde veya zayıf bir haslet, kalil bir tâifede; büyük bir hâkimin, büyük bir himmetle kolaylıkla kaldıramadığını nazara alırsan; acaba gâyet çok, tamamen müstemirre, nihayet derecede me’luf ve çok da mütenevvia, tamamen rasiha olan âdât ve ahlâk, nihayet kesîr ve me’lufatına gâyet mutaassıb ve şedidüş şekîme olan bir kavmin a’mak-ı ervahından az fedakârlıkla, kısa bir zamanda kal’ ve ref’ ettiğini ve o âdât-ı seyyienin yerine başka âdât ve ahlâk fidanlarını gars etmesi ve def’aten nihayet derecede tekemmül ettiklerini nazara alırsan ve dikkat edersen, hârikulâde olduğunu tasdik etmezsen; seni sofestaî defterinde yazacağım.
İkincisi: Şahs-ı ma’nevî hükmünde olan bir devletin nümüvvü tabiîsi hükmünde olan teşekkülü ise, mütemehhildir. Ve devlet-i atîkaya galebesi ki ona inkıyad, tabiat-ı sâniye hükmüne girdiği için tedricîdir. Öyle ise maddeten ve ma’nen hâkim, hem de gâyet cesîm bir devleti kısa bir zamanda teşkili,