Muhakemat | Üçüncü Makale | 123
(90-137)

İşte fazl odur ki: A’da ona şehâdet ede. Yeni Dünya’nın en meşhur feylesofu olan Carlayl, Almanya’nın meşhur bir hakîminden ve rical-i siyasiyesinden naklen diyor ki: “O tedkikatından sonra kendi kendine sual ederek demiş: İslâmiyet böyle olursa acaba medeniyet-i hazıra hakâik-i İslâmiyetin dâiresinde yaşayabilir mi? Kendisi kendine “Evet” ile cevab veriyor. Şimdiki muhakkikler o dâire içinde yaşamaktadırlar. Evvelki feylesof dahi diyor ki: Hakâik-i İslâmiyet çıktıkları zaman; ateş-i cevval gibi hatabın parçalarına benzeyen sâir efkâr ve edyanı bel’ etti. Hem de hakkı vardır. Zîra başkaların safsatiyatından birşey çıkmaz, ilââhirihî...

Evet on üç asırdan beri o kadar dehşetli müsademata karşı hakâikını muhafaza etmiştir. Belki bu müsademe, keşmekeş; hakîkat-ı İslâmiyetin omuzu üstünden türab-ı hafayı terkik ve tahfif ediyor. Neam, vücûd ve hal-i âlem buna şâhiddir. Makale-i ûlâdaki mukaddematı nazara almak gerektir.

Vehim ve Tenbih: Eğer desen: Herbir fende yalnız bir fezlekeyi bilmek bir adam için mümkündür...

Elcevab: Neam, lâ!.. Zîra öyle bir fezleke ki: Hüsnü isabet ve mevki-i münâsibde ve münbit bir zemînde isti’mal gibi.. sâbıkan mezkûr sâir noktalar ile cam gibi maverasından ıttıla-ı tâm ve melekeyi gösteren fezlekeler mümkün değildir. Evet, kelâm-ı vâhid iki mütekellimden çıkarsa; birinin cehline ve ötekisinin ilmine ba’zı umûr-u mermuze-i gayr-ı mesmua ile delâlet eder.

İşâret ve irşâd ve tenbih: Ey benimle şu kitabın evvel-i menazilinden hayaliyle seyr ü sefer eden birader-i vicdan! Geniş bir nazar ile nazar et ve müvazene et. Kendi hayalinde muhakeme etmek için bir meclis-i âliyeyi teşkil et. Sonra da “Mukaddemat-ı isna aşer”den müntehabatını davet et, hazır olsunlar. Sonra da şu kâidelerle müşavere et! İşte:

Ses Yok