Konferans | Konferans | 20
(1-57)
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

          Aziz, sıddık kardeşlerimiz!
        Üstadımız umum Nur talebeleri kardeşlerimizin ve âhiret hemşirelerimizin mübarek Kurban Bayramlarını tebrik eder ve emsal-i kesiresine saadetler içinde nailiyetlerinize dua eder ve dualarınızı bekler, bu vesile ile biz de selâm ve tebriklerimizi arzederiz.
Elbâki Hüvelbâki
Kardeşleriniz
Nazif, Tahirî, Sungur, Ceylan, Ziya, Bayram, Zübeyr
* * *
(Bu bayram tebriki münasebetiyle, Üstadımızın altmış seneden beri tesisine çalıştığı ve şimdiki para ile yedi milyon kadar olan tahsisatını altmış milyona çıkarıp, Avrupa ve Amerika ile meşverette medar-ı nazarları olmuş Medresetüzzehra namında Şark dâr-ül fünununa dair Reisicumhur’a yazdığı mektubunu okuyan Câmi-ül Ezher’in hamiyetli talebeleri, bu münasebetle bir hadîs-i şerifin medar-ı evham olmuş manasını hasta olan üstadımızdan soruyorlar. Üstadımız çok hasta olmasından biz, onun bedeline bu kurban bayramı tebrikine bir ilâve olarak o cüz’î mes’eleyi küllî umumî iki büyük medresenin talebelerinin bir nevi müzakerelerine medar olmak, yani maddî âlem-i İslâmın büyük medresesi olan Câmi-ül Ezher’in talebelerine altı yedi vilayet kadar geniş manevî Medresetüzzehra’nın biz talebeleri o büyük ağabeylerimize ve üstadımız hükmünde olan Câmi-ül Ezher’e yazdığımız bu bayram tebrikine o parçayı da ilâve ettik.)
  
        Aziz, sıddık kardeşlerimiz!
        Risale-i Nur, İslâmiyet aleyhinde bin seneden beri teraküm etmiş bütün itiraz ve şübhelere topyekûn iskât edici cevablar veren ve mana-yı zahirîsi şimdiki fenne mutabık gelmiyen müteşabihat-ı Kur’aniye ve hadîsiyenin altındaki, ehl-i aklı hayrette bırakan i’cazın lem’alarını göstererek vaki’ şübhe ve evhamları tardeden Kur’anın elinde bir elmas kılınçtır.
        Bundan bir müddet evvel Avrupalı bir feylesof, İstanbul’a gelerek imam-hatib ve hâfız mektebinde okuyan talebelerde, Kur’an aleyhinde bir şübhe husule getirmek için bir konferans vermiş. Kur’an aleyhtarı o feylesof, mezkûr konferansında سَبْعَ سَموَاتٍ âyet-i kerimesine ilişerek inkâr etmek istemiş. “Sema birdir, başka sema yok, fen bunu kabul etmiyor.” demiş. Fakat ertesi gün, Risale-i Nur’un “İşarat-ül İ’caz” arabî tefsirinde kırk sene evvel ona dair verilen cevabı görünce, devam ettireceği o konferansları terkederek İstanbul’dan ayrılmaya mecbur kalmış.
  
        Bu kabîlden umum âlem-i İslâmın bir mübarek medresesi olan Câmi-ül Ezher’in kuvvetli iman sahibi talebelerine de bir hadîs hakkında şübhe vererek; onları aklı istimal etmiyerek naklen kabul ettirmek, İslâmiyetin de sair dinler misillü akıl dini olmayıp yalnız nakle istinad ettiğini telkin etmek gayesiyle bu nevi itirazlar Câmi-ül Ezher’de de vaki’ olabilir diye hatırımıza geldi. İslâmiyet akıl dinidir. Kur’an-ı Hakîm’in pek çok yerlerinde (اَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ) (اَفَلاَ تَذَكَّرُونَ) (اَفَلاَ يَعْقِلُونَ) âyetleriyle akla havale ediyor. Kur’an-ı Hakîm’in ve keza tercüman-ı zîşanı olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın hadîslerinin hiçbirisi yoktur ki, akl-ı selim ile mütalaa edildiği vakitte akıl onu kabul etmemiş olsun. Belki akıl, hikmeti anladığı vakit hayretinden secde ediyor. Risale-i Nur’da makaleleri neşredilen kırkaltı meşhur feylesoflar tasdik etmişler ki: “ Kur’an, aklî ve mantıkî bir dini ders veriyor.”
  
Ses Yok