Hanımlar Rehberi | Hanımlar Rehberi | 48
(1-54)
Kur’anımızdan ve imanımızdan çok uzak bırakıldığımız devr-i sâbıkta, dalalet uçurumlarına yuvarlatılıp bilmeyerek ebedî hapislere ve i’damlara düçar edilmeğe çalışıldığımız o karanlık günlerde, elinizdeki Kur’an’ın nurlu ve elmas kılıncı ile geldiniz. Barla yaylasına indiniz. Dinsiz felsefe ve tabiiyyunlara boyun eğdirdiniz, diz çöktürdünüz. Bütün kara düşüncelileri ilzam ederek komünizm, siyonizm ve masonların bellerini bir daha tedavi edilmemek üzere kırdınız.
Cenab-ı Hakk’ın sizi ve dolayısıyla Nurları; ehl-i imanı iman-ı tahkikîye yükselterek ebedî zulmet yerine ebedî saadet temin etmeleri için ihsan etmiş olduğuna hiç şübhemiz kalmadı. Size Hazret-i Peygamberimizin yirminci asırdaki elçisi ve Kur’an hizbinin kurtarıcısı demekle, bir hakikati ifade etmiş olduğumuza inanıyoruz.
Kur’anımız, geveze akılların felsefesi diliyle hâlâ inkâr edilmek istenirken; Risale-i Nur, Kur’an’ın bir âyinedarlığını yaparak biz avamlara da bu kitabın Allah kanunu olduğunu ve ancak bu kanunun ebedî saadete götüren bir rehber bulunduğunu apaşikâr gösteriyor. Dün bilmiyorduk, bugün anlıyoruz ki; ulvî dinimiz olan ve semavî dinlerin süzülmüşü ve bütün ruhların gıdası bulunan bu güneşi inkâr edicilerin devrinde öylesine bir zihniyet belirmiş ki; bu feci’ ve korkunç zihniyet, ne Firavunlarda ve ne de Ebu Cehil’lerde mevcud değilmiş.
Bugün neşredilen bu Tarihçe-i Hayatınızda da görülüyor ki; siz Hazret-i Üstadımız Bedîüzzaman’a tatbik edilen zulümler, Barla yaylasına nefyiniz ile başlıyor. Isparta, Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Emirdağ ve Afyon’a nefyedilmelerinizde zahiren din düşmanları tarafından sürgün edilmiştiniz. Hakikatte binlerce ehl-i imanın ve hak söze hasret mekteblilerin gönüllerini fethederek kurtaracak Rabbanî bir memurdunuz. Hem onlara yol gösterecek hakikî bir örnektiniz. Gelecek nesilleri i’dam-ı ebedîye mahkûm etmek isteyenler, siz Üstadımızı defalarca zehirlemişlerse de; o zehirler bu cinayetin azametinden ürkmüşler ve birer panzehir haline münkalib olarak ehl-i küfür ve iman için ayırıcı birer vesika olmuşlardır.
Siz Hazret-i Üstadımız bizim kurtarıcılığımıza tayin edilmiş olduğunuzdan, Allah’ın izni ile i’dam sehpaları dahi birer ilânname hükmüne geçmiştir. Ankara davasında kahraman ihtiyar ve genç ağabeylerimiz; dün binler olan, bugün milyonları aşan talebelerinizin yüksek seciyelerini bütün İslâmiyet namına isbat eden birer örnek oldular.
Ankara Birinci Ağır Ceza Mahkeme Heyetinin karşısında, nurlu kardeşlerimizin birinci muhakemelerinde bulunduk. Konya’dan üç Nurcu kadın kardeş bulunmuştuk. Yüzlerce kadın ve erkek kardeşlerimizle, hakkın hakikatını gördük ve şahid olduk. Bir avukat ağabeyimiz, hüviyeti ve mesleği sorulduğu zaman; “Risale-i Nur’un hizmetkârıyım” demişti. Risale-i Nur’u nasıl tanıdığını anlatırken “1952’de Nurları tanıdım. 1954’de hizmetlerine girdim. 1957’de Hukuk Fakültesi’ni bitirip kendimi Nurların hizmetine verdim.” demesiyle göz yaşları içerisinde kaldık. “Allah Allah” demekten kendimizi alamadık. Siz Hazret-i Üstadımızdan ve Nurların hizmetinde bulunan ağabeylerimizden Allah razı olsun.
Kıymetli Üstadımız Efendimiz!
Sizin mübarek dualarınız hürmetine, Cenab-ı Allah’ımızın lütf u ihsanatı ile Konya’da Nurları okuyanlar günden güne çoğalmakta olduğunu siz Hazret-i Üstadımıza müjde etmek ve iman kurtarma davasındaki zaferinizin şahidi olarak sizi tebrik etmek şerefini bizlere bahşeden Cenab-ı Allah’ımıza ne kadar şükür etsek azdır. Dünkü Medrese-i Yusufiyenin bir misali olan hapishanelerin demir parmaklıklarını Nur’un şualarıyla eriterek, o Nurların ekmek gibi evlerimize girmelerine vasıta olan hizmetinizin muakiblerinin binler değil, yüzbinler değil, milyonları aştığını da ayrıca işitiyoruz, şahid oluyoruz.
Cenab-ı Hakk’ın sizi ve dolayısıyla Nurları; ehl-i imanı iman-ı tahkikîye yükselterek ebedî zulmet yerine ebedî saadet temin etmeleri için ihsan etmiş olduğuna hiç şübhemiz kalmadı. Size Hazret-i Peygamberimizin yirminci asırdaki elçisi ve Kur’an hizbinin kurtarıcısı demekle, bir hakikati ifade etmiş olduğumuza inanıyoruz.
Kur’anımız, geveze akılların felsefesi diliyle hâlâ inkâr edilmek istenirken; Risale-i Nur, Kur’an’ın bir âyinedarlığını yaparak biz avamlara da bu kitabın Allah kanunu olduğunu ve ancak bu kanunun ebedî saadete götüren bir rehber bulunduğunu apaşikâr gösteriyor. Dün bilmiyorduk, bugün anlıyoruz ki; ulvî dinimiz olan ve semavî dinlerin süzülmüşü ve bütün ruhların gıdası bulunan bu güneşi inkâr edicilerin devrinde öylesine bir zihniyet belirmiş ki; bu feci’ ve korkunç zihniyet, ne Firavunlarda ve ne de Ebu Cehil’lerde mevcud değilmiş.
Bugün neşredilen bu Tarihçe-i Hayatınızda da görülüyor ki; siz Hazret-i Üstadımız Bedîüzzaman’a tatbik edilen zulümler, Barla yaylasına nefyiniz ile başlıyor. Isparta, Eskişehir, Kastamonu, Denizli, Emirdağ ve Afyon’a nefyedilmelerinizde zahiren din düşmanları tarafından sürgün edilmiştiniz. Hakikatte binlerce ehl-i imanın ve hak söze hasret mekteblilerin gönüllerini fethederek kurtaracak Rabbanî bir memurdunuz. Hem onlara yol gösterecek hakikî bir örnektiniz. Gelecek nesilleri i’dam-ı ebedîye mahkûm etmek isteyenler, siz Üstadımızı defalarca zehirlemişlerse de; o zehirler bu cinayetin azametinden ürkmüşler ve birer panzehir haline münkalib olarak ehl-i küfür ve iman için ayırıcı birer vesika olmuşlardır.
Siz Hazret-i Üstadımız bizim kurtarıcılığımıza tayin edilmiş olduğunuzdan, Allah’ın izni ile i’dam sehpaları dahi birer ilânname hükmüne geçmiştir. Ankara davasında kahraman ihtiyar ve genç ağabeylerimiz; dün binler olan, bugün milyonları aşan talebelerinizin yüksek seciyelerini bütün İslâmiyet namına isbat eden birer örnek oldular.
Ankara Birinci Ağır Ceza Mahkeme Heyetinin karşısında, nurlu kardeşlerimizin birinci muhakemelerinde bulunduk. Konya’dan üç Nurcu kadın kardeş bulunmuştuk. Yüzlerce kadın ve erkek kardeşlerimizle, hakkın hakikatını gördük ve şahid olduk. Bir avukat ağabeyimiz, hüviyeti ve mesleği sorulduğu zaman; “Risale-i Nur’un hizmetkârıyım” demişti. Risale-i Nur’u nasıl tanıdığını anlatırken “1952’de Nurları tanıdım. 1954’de hizmetlerine girdim. 1957’de Hukuk Fakültesi’ni bitirip kendimi Nurların hizmetine verdim.” demesiyle göz yaşları içerisinde kaldık. “Allah Allah” demekten kendimizi alamadık. Siz Hazret-i Üstadımızdan ve Nurların hizmetinde bulunan ağabeylerimizden Allah razı olsun.
Kıymetli Üstadımız Efendimiz!
Sizin mübarek dualarınız hürmetine, Cenab-ı Allah’ımızın lütf u ihsanatı ile Konya’da Nurları okuyanlar günden güne çoğalmakta olduğunu siz Hazret-i Üstadımıza müjde etmek ve iman kurtarma davasındaki zaferinizin şahidi olarak sizi tebrik etmek şerefini bizlere bahşeden Cenab-ı Allah’ımıza ne kadar şükür etsek azdır. Dünkü Medrese-i Yusufiyenin bir misali olan hapishanelerin demir parmaklıklarını Nur’un şualarıyla eriterek, o Nurların ekmek gibi evlerimize girmelerine vasıta olan hizmetinizin muakiblerinin binler değil, yüzbinler değil, milyonları aştığını da ayrıca işitiyoruz, şahid oluyoruz.
Ses Yok