Sikke-i Tasdik-i Gaybi | Birinci Şua,Sekizinci Şua,Sekizinci Lema | 52
(1-68)
        Ol hangi acib sır ki, çıkar göklere İsa
        Kimdir çekilen çarmıha, kimdir yine Yuda
        Nur derdi için tahtını terkeyledi Edhem
        Bir başkasının tahtı olur derdine merhem
        Çok şahs-ı veli, nur ile hem etti kanaat
        Çok şahs-ı denî, nur ile hem buldu keramet
        Her hepsi de pervanesi, üftadesi nurun
        Her hepsi muamma, gücü yetmez bu şuurun
        Şakk etti Kamer, Fahr-i Beşer, ol yüce Server
        Her yerde ve her anda onun nuru muzaffer
        Kur’andı kavli, nurdu yolu, ümmeti mutlu
        Ümmet olanın kalbi bütün nur ile doldu
        Çekmezdi keder, ol sözü cevher, özü kevser
        Ol Sure-i Kevser, dedi a’dasına “ebter!”
        Ol Şems-i Ezel’den kaçınan ol kuru başlar
        Gayya-i Cehennem’de bütün yakmış ateşler
        Bitmişti nefes, çıkmadı ses, bıktı da herkes
        Ol nura varıp baş eğerek hep dediler pes
        İdraki olan kafile ayrıldı Kureyş’ten
        Feyz almak için doğmuş olan şanlı güneşten
        Ol kevser-i Ahmed’den içip herbiri tas tas
        Olmuştu o gün sanki mücella birer elmas
        Ol başlara taç, derde ilâç, mürşid-i âlem
        Eylerdi nazar bunlara nuruyla demadem
        Bunlardı o a’dayı boğan bir alay arslan
        Hak uğruna, nur uğruna olmuş çoğu kurban
        Bunlardan o gün ehl-i nifak cümle kaçardı
        Müşrik ise, ol aklı anın kalmaz uçardı
        Bunlardı o Peygamberin ashabı ve âli
        Dünyada ve ukbada da hem şanları âlî
        Tavsif ediyor bunları hep şöylece Kur’an:
        Sulh vakti koyun, kavgada kükrek birer arslan
        Hep yüzleri pâk, sözleri hak, yolları haktı
        Merkebleri yeller gibi Düldül’dü, Burak’tı
        Bir cezbe-i “Yâ Hayy!” ile seller gibi aktı
        A’daya varıp herbiri şimşek gibi çaktı
        Bunlardı o gün halka-i tevhidi kuranlar
        Bunlardı o gün baltalayıp küfrü kıranlar
        Bunlardı mübarek yüce cem’iyet-i şûra
        Bunlardı o nurdan dizilen halka-i kübra
        Bunlardı alan Suriye, Irak, ülke-i Kisra
        Bunlarla ziyadar o karanlık koca sahra
        Bunlardı veren hasta, alîl gözlere bir fer
        Bunlardı o tarihe geçen şanlı gazanfer
        Her hepsi de bir zerre-i nuru o Habib’in
        Her an görünür gözlere ondan nice yüzbin
        Nur altına girmiş bulunan türlü cemaat
        Hem buldu beka, hem de bütün gördü adalet
        Derhal açılıp gökyüzü hem parladı ol nurdan gelen Risale-in Nur
        Hallak-ı Rahîm eyledi mahlukunu mesrur
        Zulmet dağılıp başladı bir yepyeni gündüz
        Bir neş’e duyup sustu biraz ağlayan o göz
        Bir dem bile düşmezken onun âhı dilinden
        Kurtuldu, yazık dertli beşer derdin elinden
        Ol taze güneş, ülkeye serptikçe ışıklar
        Hep şâd olacak, şevk bulacak kalbi kırıklar
        Her kalbe sürur, her göze nur doldu bu günden
        Bir müjde verir sanki o bir şanlı düğünden
        Arzeyleyelim ol yüce Allah’a şükürler
        Kalkar bu kahr, cehl ü dalal, şirk ü küfürler
        Ol nur-u Hüda saldı ziya, kalbe safa hem
        Gösterdi beka, göçtü fena, buldu vefa hem
        Çıkmıştı şakî, geldi nakî gördü adavet
        Eylerdi nefiy, oldu hafî nur-u hidayet
        Fışkırdı Risale-i Nur, ufuktan nur-u Risalet
        Ol nur-u Risalet verecek emn ü adalet
        Allah’a şükür, kalkmada hep cümle karanlık
        Allah’a şükür, dolmada hep kalbe ferahlık
        Allah’a şükür, işte bugün perde açıldı
        Âlemlere artık yine bir neş’e saçıldı
        Artık bu sönük canlara can üfledi canan
        Artık bu gönül derdine ol eyledi derman
        Bir fasl-ı bahar başladı illerde bu günden
        Bir sohbet-i gül başladı dillerde bu günden
        Benden bana ben gitmek için Risale-i Nur diye koştum
        Nur derdine düştüm de denizler gibi coştum
Dinle
-