Zülfikar Risalesi | Zülfikar Birinci Makamı | 94
(1-134)

 ne derece bedbaht olduğunu.. ve O’nu tasdik edip emrine diyenlerin ne kadar bahtiyar olduklarını anla, de.

ON SEKİZİNCİ İŞÂRET: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın en büyük ve ebedî ve yüzer delâil-i nübüvveti câmi’ ve kırk vecihle i’câzı isbat edilmiş bir mu’cizesi dahi, Kur’ân-ı Hakîm’dir. İşte şu mu’cize-i ekberin beyânına dâir Yirmi Beşinci Söz takriben yüz elli sahifede, kırk vech-i i’câzını icmâlen beyân ve isbat etmiştir. Öyle ise, şu mahzen-i mu’cizât olan mu’cize-i a’zamı o Söz’e havale ederek, yalnız iki-üç nükteyi beyân edeceğiz:

BİRİNCİ NÜKTE: Eğer denilse: İ’câz-ı Kur’ân belâgattadır. Halbuki umum tabakatın hakları var ki, i’câzında hisseleri bulunsun. Halbuki belâgattaki i’câzı, binde ancak bir muhakkik âlim anlayabilir?..

Elcevab: Kur’ân-ı Hakîm’in her tabakaya karşı bir nevi i’câzı vardır. Ve bir tarzda, i’câzının vücûdunu ihsas eder. Meselâ: Ehl-i belâgat ve fesahat tabakasına karşı, hârikulâde belâgattaki i’câzını gösterir. Ve ehl-i şiir ve hitâbet tabakasına karşı; garib, güzel, yüksek üslûb-u bedîin i’câzını gösterir. O üslûb herkesin hoşuna gittiği halde, kimse taklid edemiyor. Mürur-u zaman o üslûbu ihtiyarlatmıyor, dâima genç ve tâzedir. Öyle muntazam bir nesir ve mensur bir nazımdır ki; hem âlî, hem tatlıdır. Hem kâhinler ve gaibden haber verenler tabakasına karşı, hârikulâde ihbarat-ı gaybiyyedeki i’câzını gösterir. Ve ehl-i tarih ve hâdisât-ı âlem ulemâsı tabakasına karşı, Kur’ândaki ihbârât ve hâdisât-ı ümem-i sâlife ve ahvâl ve vâkıat-ı istikbâliyye ve berzahiyye ve uhreviyyedeki i’câzını gösterir. Ve içtimâîyat-ı beşeriye ulemâsı ve ehl-i siyaset tabakasına karşı, Kur’ânın desâtir-i kudsiyesindeki i’câzını gösterir. Evet o Kur’ândan çıkan Şerîat-ı Kübrâ, o sırr-ı i’câzı gösterir. Hem maarif-i İlâhîye ve hakâik-i kevniyede tevağğul eden tabakaya karşı, Kur’ândaki hakâik-i kudsiye-i İlâhîyedeki i’câzı gösterir veya i’câzın vücûdunu ihsas eder. Ve ehl-i tarîkat ve velayete karşı, Kur’ân bir deniz gibi dâima temevvücde olan âyâtının esrarındaki i’câzını gösterir ve hâkezâ... Kırk tabakadan her tabakaya karşı bir pencere açar, i’câzını gösterir. Hatta yalnız kulağı bulunan ve bir derece ma’na fehmeden avam tabakasına karşı, Kur’ânın okunmasıyla başka kitaplara benzemediğini, kulak sâhibi tasdik eder. Ve o âmi der ki: “Ya bu Kur’ân bütün dinlediğimiz kitapların aşağısındadır. Bu ise, hiçbir düşman dahi diyemez ve hem yüz derece muhaldir. Öyle ise, bütün işitilen kitapların fevkindedir. Öyle ise, mu’cizedir.” İşte bu kulaklı âminin fehmettiği i’câzı, ona yardım için bir derece îzah edeceğiz. Şöyle ki:

Ses Yok