Zülfikar Risalesi | Yirmibeşinci Söz | 17
(1-86)

Makam-ı zemm ve zecirde binler misâllerinden meselâ:

âyetinde zemmi altı derece zemmeder. Gıybetten altı derece şiddetle zecreder. Şöyle ki: Mâlûmdur: Âyetin başındaki hemze, sormak (âyâ) mânâsındadır. O sormak mânâsı, su gibi âyetin bütün kelimelerine girer. İşte birinci hemze ile der: (Âyâ) sual ve cevap mahalli olan aklınız yok mu ki, bu derece çirkin bir şeyi anlamıyor? İkincisi: lafzı ile der: Âyâ, sevmek, nefret etmek mahalli olan kalbiniz bozulmuş mu ki, en menfur bir işi sever? Üçüncüsü: kelimesiyle der: Cemâatten hayatını alan hayat-ı içtimaiyye ve medeniyyetiniz ne olmuş ki, böyle hayatınızı zehirleyen bir ameli kabûl eder? Dördüncüsü: kelâmıyla der: İnsânîyyetiniz ne olmuş ki, böyle canavarcasına arkadaşını dişle parçalamayı yapıyorsunuz? Beşincisi: kelimesiyle der: Hiç rikkat-i cinsiyyeniz, hiç sıla-i rahminiz yok mu ki, böyle çok cihetlerle kardeşiniz olan bir mazlumun şahs-ı mânevîsini insafsızca dişliyorsunuz? Hiç aklınız yok mu ki, kendi âzanızı kendi dişinizle divâne gibi ısırıyorsunuz? Altıncısı: kelâmıyla der: Vicdanınız nerede? Fıtratınız bozulmuş mu ki, en muhterem bir halde bir kardeşine karşı, etini yemek gibi en müstekreh bir iş yapılıyor? Demek zemm ve gıybet, aklen, kalben ve insânîyyeten ve vicdânen ve fıtraten ve asabiyyeten ve milliyeten mezmumdur. İşte bak! Nasılki, şu âyet, îcazkârâne altı mertebe zemmi zemmetmekle i’câzkârane altı derece o cürümden zecreder.

Makam-ı isbatta binler misâllerinden meselâ:

de haşri isbat ve istib’adı izale için öyle bir tarzda beyân eder ki, fevkınde isbat olamaz. Şöyle ki:

Ses Yok