Zülfikar Risalesi | Zülfikar Hatimesi | 36
(1-46)

Fesahat ve belâgatın son haddine çıktığı bir devirde Kur’an-ı Kerim’in nâzil olmağa başlamasıyla, Kur’an nuru karşısında üdeba ve büleganın kıymetten düşüp sönen âsârı gibi, senin de o hududsuz ve nihayetsiz ve emansız fesahat ve belâgatın hutebayı hayretlere düşür-müştür. Sen bir şiir-i destanî değilsin. Fakat o kadar fasih ve belig ve edalı ve sadâlı ve nağmeli yazılmış ve bütün harflerin birbirine daya-narak kelime ve kelâmların siyak u sibak, intizam ve insicam ile dizil-miş ve bunlar birbirine o kadar kuvvet ve kudret ve metanet vermiş ki; mensur ve Türkî ibareli olduğun halde, yine mislin getirilemez. Senin gibi parlak bir eser bir daha kimseye nasîb olmaz.

İslâmiyet güneşinin doğuşundan tam ondört asır sonra, senin gibi ulvî ve İlahî ve arşî bir Nur’un, tekrar ve yeniden, bahusus bu son asır-da hem Türk elinde ve hem de Türk dilinde doğması acaba kimin hatır u hayalinden geçerdi? Bu ne büyük bir nimet, bizlere ve bu asır halkı için ne bahtiyarlık ya Rabbî!

Türkçemiz seninle iftihar edip dolmakta, kabarıp şişmekte ve her lisan üstüne bağdaş kurup oturmaktadır. Garb dillerinin herbirisine tercüme ve nakil olunan Mevlâna Câmî ve Mevlâna Celaleddin’in ve Hazret-i Mısrî ve Bedreddin’lerin âsâr-ı mübarekeleri sana bakıp “Bârekâllah, zehî saadet sana ey Risale-i Nur, hepimize baştacı oldun!” diye tebrik ve tehniyelerini sunmaya ve rûy-i zeminin insanla beraber bütün zîhayat mahlukatı dahi seni kabule hazırlanıyorlar. Hattâ çekirgeler ve arı ve serçe kuşu gibi bir kısım hayvanat dahi senin bu Sözlerin ve Nur’un okunurken pervane gibi etrafında dolaşıp sana olan incizablarını ve nurundan ve sözlerinden ferahnâk ve zevkyâb olduk-larını, başlarını başlarımıza çarpmakla güya bize anlatmak istemeleri, ne kadar garibdir. Ezcümle, Sava’da iki çekirge ve Emirdağı’nda iki güvercin ve iki kuş, İnebolu’da iki acib kuş, Isparta ve Sava’da bülbül ve hüdhüd bu kerameti gösterdiler. Diyar-ı İslâmın mescid ve mabed-lerinde, minber ve kürsülerinde dahi senin gibi bir eser-i mübarek yakın bir zamanda kemal-i tefahur ve tehacümle okunması ümid edile-bilir.

Ses Yok