Son Şahitler | Kastamonu Şâhitleri | 7
(1-26)

ARAÇLI DELİ MÜMİN (MEYDANÎ)

 

Efsaneler çok uzak zamanlara doğru uzayıp gitmektedir.

Gas-Tumanna devrinden, Kastın nedir Moni'ye, oralardan Kastamoni, nihayet bu asırda Kastamonu...

Bizim bahsini edeceğimiz efsane değil gerçektir, hikâye değil hakikattır.

Bu kadim Anadolu beldesinin bir düzine ilçesi var. Bu ilçelerden birisi de Araç ismi ile söylenmektedir.

Mümin...

Deli Mümin...

Mümin Meydanî..

Araçlı Deli Mümin...

Mümin... ne güzel bir isim. İnanmış, iman etmiş, Müslüman bir kişi..

Fakat bizim Mümin, ismiyle pek müsemma değil..

Eşkiyalık, soygunculuk. Bunlar yetmiyormuş gibi bir kaç tane adam öldürmüş.

iri yarı, çam yarması gibi, heybetli bir eşkiya...

Kumar, içki Araçlı Deli Mümin'in günlük hayatının gayet normal işleri...

Korkusuz, cesur bir insan. Bütün kötülüklerine, şerli işlerine rağmen, mert bir yüreğe sahip Araçlı Deli Mümin. Yiğit ve cesur bir insan.

Kastamonu efelerinden bir namlı efedir Deli Mümin...

Kastamonu ve civarı halkı Araçlı Deli Mümin'in şerrinden bizar olmuşlardı.

Herkes ondan şikâyetçi, herkes ondan rahatsızdı.

Araçlı Deli Mümin'in esamesinin okunduğu yıllarda Kastamonu'da bir Ulu Sultan yaşıyordu.

Bu gönüller Sultanı, kalblerde yaşıyordu. Vicdan ve gönüllere hakim olmuştu. Mektebini, medresesini gönüller üzerine kurmuştu.

Çamurdakileri tutup, temiz iklimlere götürüyordu. Vicdanların, imanların yangınında masumları kurtarmak için kendisini feda ediyordu, ateşlerin içine atıyordu.

Vazifesi bu idi.

Dünyaya gözlerini açtığı anda bu yüceler yücesi vazifenin şuuru ile doğmuştu sanki.

Kastamun'daki gurbet günlerinde de, nice düşkünleri, düşmüşleri kurtarıyordu. Şefkatli eli herkese uzatıyordu.

Bu yangından, bu kızıl alevlerden kimleri kurtarmamıştı ki?

Elbette günün birinde bu şefkatli el, Araçlı Deli Mümin'in de imdadına ulaşacaktı.

imanları kurtarıcısı, Sultan'ın ulu himmeti Araçlı Deli Mümin'in de gönlünü sarmıştı. Isınıyordu Mümin günden güne, İsminin gerçek müsemmasını bulacaktı Mümin. Çünkü Bedi Sultan, Deli Mümin'e nazar etmişti. Deli Mümin artık Veli Mümin olacaktı. Kastamonu'da Gönüller Sultanının hizmetine bakan Van yaylasının Yemen Bey'i de, bu hizmetin şerefi ile Emin Bey olmuştu.

Seher vakitleri kalkar. Üstad'ının mütevazi evine gider, sobasını yakar, evini süpürür, hizmetlerini görürdü Emin Bey..

Yine böyle bir yüce hizmetin zevkiyle, bir seher vakti kalkmış gelmişti. Kapıyı açacaktı. Fakat karanlıkta kapı önünde bir karartı gördü. Az daha yaklaşınca bu karartının bir insan olduğunu farketti. Biraz daha yaklaşıp, baktı Emin Bey.

Hayret hayret içindeydi Emin Bey...

Kapıda yatan, iki büklüm olmuş vaziyette, kıvranmış, uyuyanın Araçlı Deli Mümin olduğunu anlamıştı.

Yine gözleri şimşek şimşek Emin Bey hayretler içinde kolundan tutup ayağa kaldırdığı Mümin'e soruyordu:

"Sen ne arıyorsun burada?

"Niçin geldin buraya?

"Yine mi çok içtin?

"Kimin kapısında kimin eşiğinde olduğunu biliyor musun?"

Araçlı Deli Mümin nerede, hangi makam ve mevkide olduğunun şuurunu taşıyordu. Hangi eşiğe yüz sürdüğünü biliyordu. Ulu dergâhın idraki içindeydi.

Araçlı Deli Mümin inleyen, yalvaran bir sesle konuşuyordu:

"Ben tevbe ettim!

"Bana dua edin!

"Beni de talebeliğe kabul  edin!..."

Emin Bey eski tabirimizle, umurdîde bir kimseydi. Çok görmüş ve geçirmişti. Bu sebepten hâdiseyi hemen Üstad'ının katına ulaştırdı.

Gönüller Sultanı :

"Beni kardaşım" diyerek Araçlı Mümin'i de almıştı yüce katına. Kabul etmişti. Mümin'i ulu kapıya..

Kurtulmuştu Araçlı Deli Mümin. İçkiden, kumardan, cinayetlerden elini eteğini çekmişti artık o. Çünkü Mümin'di artık. Kurtarmıştı Mümin'i yapgınlardan, mübarek el..

Gönüllerin Fatihi, milyonlarca Mümin'i kurtardığı gibi Araçlı Deli Mümin'i de kurtarmıştı. Kendisine talebe olarak kabul etmişti: Nur Talebesi....

Ses Yok