Son Şahitler | Emirdağ Şâhitleri(I) | 2
(1-12)

OSMAN ÇALIŞKAN

 

Çalışkanlar hanedanının en büyüklerindendi. Üstad, Osman Abdullah, Mehmed ve Hasan Çalışkan kardeşleri kastederek, "Siz de dört kardeşsiniz, ben de dört kardeşim; Çalışkanlar hanedanı benim akrabamdır" diye buyurmuştu.

Elimizdeki hatıralara göre, Osman Çalışkan tok sözlü, hak sözlsü, babacan ve hakperest bir insanmış.

l945'te Üstadın penceresine merdivan dayayarak, yemeğine zehir atıp suikast tertiplemişlerdi. Osman Çalışkan, Üstada, "Size bu pencereden bir zarar geleceği ihtar edilmedi mi" diye sorduğunda,

"Bir zarar geleceğini hissettim, ama bu bir kader-i İlâhidîr" diyen Üstad zehirlenmeden sonra beş-altı gün hasta yatmıştı.

Osman Çalışkan'ın dedesi Hacı Osman, Yemen'de askerlik yapmış olan kahraman bir adammış. Bu Yemen kahramanının dedesi, Gayretoğlu Mustafa  bir Türkmen aşireti ile Musul'dan iki asır evvel gelip, bugünkü Emirdağ'a yerleşmişti.

Afyon Yusufiye medresesinin bahtiyar mensubu Osman Çalışkan'a Üstad bir mektubunda şunları ifade buyuruyordu:

"Aziz Sıddık Kardeşim Hacı Osman,

"Manevî bir ihtar ile size buradaki kardeşlerime bir hakikatı beyan etmek lâzım geldi. O hakikat şudur: Risale-i Nur'un hizmetinde ve şakirdlerinin selâmetinde tam sadakat ve ihlâs bir esaslı şart olduğu gibi, belki şimdilik daha Üstad, Osman Çalışkan'ın hanımı Sultan Hanımın yazdığı Risale-i Nur'un sonuna şu duayı yazmıştı: "Yâ Erhamerrahimîn, ism-i âzamın hürmetine bu nüshanın sahibesi, hemşiremiz sultan Hanımı cennetü'l-firdevste saadet-i ebediyeye mazhar eyle. Âmin, âmin, âmin..."

Osman Çalışkan'ın yazdığı bir Nur Risalesine Üstad şöyle yazmıştı: "Yâ Erhamerrahimîn, ism-i âzamın hürmtine bu nüshayı yazan Osman'ı cennette saadet-i ebediyeye mazhar eyle ve hizmet-i imaniye ve nuriyede muvaffak eyle, Âmin, âmin, âmin...'

Osman Çalışkan'ın yazdığı cevşen'e Üstad şu duayı yazmıştı.

Yâ Erhamerrahimîn, Cevşen'deki isimler hürmetine bu nüshayı yazan ve okuyan Osman'ı cennetü'l Firdevste ebedî mesud eyle ve hizmet-i imaniye ve Kur'âniyede daima muvaffak eyle. Âmin, âmin, âmin.."

 ziyade elzem ve hem ikinci esaslı şart, tam ihtiyat etmek ve münafıkların zahirce dostane hulûllerine meydan vermemek ve tam dikkat etmektir.

"En evvel sana söylüyorum. Senin sadakatinde, haslardan olduğu gibi bana akraba olan Çalışkan hanedanının ehemmiyetli bir rüknüsün. Benim hakikî bir kardeşim hükmündesin. Sen ticaret mesleği itibariyle herkese dostane muamele ettiğinden, Nur'lar aleyhindeki bir kısım bedbahtlar senin mertliğinden ve doğruluğundan ve temiz kalbliliğinden ve safvetinden istifade edip, Nur'ların intişarına zarar verdiklerini hem maddi, hem manevî haber aldım. Şahsıma gelen sıkıntıya hiç ehemmiyet vermem. Şahsî bin zararım olsa, Nur'un intişarlarına  dokunmazsa, beş para kıymeti yok. Fakat dessas ve zındık bir komite, zahiri benim şahsıma bir bahane ile sıkıntı verir. Tâ Nur'lara perde çekilsin. Şakirdlerin şevki kırılsın.

"Bir haşiyecik:

"Buraya Eşref gelmiş ve kitaplar Konya'ya gönderilmiş. O münafıklar hissetmişler. Gerçi kanun hiçbir cihetle bize ilişemez. Fakat münafıklar bahane arıyorlar."

Osman Çalışkan l965 yılında Eskişehir'de vefat ettiği zaman, polis memurları, "Hakikaten öldü mü?" diyerek kabristanda tahkikat yapmışlardı; çünkü bu mert adamın ismi zihinlerde daima şimşek gibi çakıyordu.

Ses Yok