istidad-ı tabiîsi, herc ü merc ve müdahale-i ecnebî iken; min-indillâh ism-i Şeriat, o müteaddid sebeblerden çıkan ervah-ı habîse ve münteşireyi yuvalarına irca’ ile onüç asırdan sonra bir mu’cize daha gösterdi.
Hem geçen inkılâb-ı azîmde ordu ve ülemanın "Meşrutiyet, Şeriata müsteniddir" diye yükselen sadası, umum ehl-i İslâmın vicdanlarını manyetizmalandırdı. O inkılâb, inkılabların kaide-i tabiiyesini hark ile, şeriatın tesir-i mu’cizânesini gösterdi. Ve daima da gösterecektir. Nisanın nısf-ı âhirinde çıkan gazetelerin esas-ı fikirlerine mu’terizim. Şöyle ki:
Hayat onun yoluna feda edilen ve hayattan bin derece daha yüksek olan haysiyet ve itaat-ı askeriyeyi, -hayata feda edilen ve ehl-i vicdan nazarında gayet hasis olan âmâl-i nâmeşrûaya- feda etmeğe ihtimal verdiler. Hem de hakaik ve ahval onun cazibesine tâbi ve o merkeze merbut olan şems-i Şeriat, saltanata veya hilafete veya başka siyasete tâbi ve âlet tevehhümüyle, bir şems-i müniri, münkesif bir yıldıza peyk