Asa-yı Musa | Sekizinci Meselenin Bir Hülasası | 47
(40-54)

nasılki a’za-yı insanîden midenin hakîkatı ve ihtiyacatı, taamların vücûduna kat’i delâlet eder; öyle de insanın hakîkatı ve kemâlâtı ve fıtrî ihtiyacatı ve ebedî arzuları ve îman-ı âhiretin mezkûr netice ve faidelerini isteyen hakîkatları ve isti’dâdları daha kat’i olarak âhirete ve Cennet’e ve cismanî bâkî lezzetlere delâlet ve tahakkuklarına şehâdet ettiği gibi, bu kâinatın hakîkat-ı kemâlâtı ve ma’nidar tekvinî âyâtı ve insaniyetin mezkûr hakîkatlar ile alâkadar bütün hakîkatları, dâr-ı âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve haşrin gelmesine ve Cennet ve Cehennem’in açılmasına delâlet ve şehâdet ettiklerini, Risâle-i Nur eczaları ve bilhassa Onuncu ve Yirmi Sekizinci (İki Makamı), Yirmi Dokuzuncu Sözler ve Dokuzuncu Şuâ ve Münâcat Risâleleri hüccetlerle, parlak ve şübhe bırakmaz bir tarzda isbat etmişler. Onlara havale ederek bu uzun kıssayı kısa kesiyoruz.

Cehennem’e dâir beyânat-ı Kur’âniye o kadar vâzıh ve zâhirdir ki başka îzahata ihtiyaç bırakmamış. Yalnız bir-iki zaîf şübheyi izâle edecek iki-üç nükteyi, tafsilini Risâle-i Nur’a havale edip, gâyet kısa bir hülâsasını beyân edeceğiz.

Birinci Nükte: Cehennem fikri, geçmiş îman meyvelerinin lezzetlerini korkusuyla kaçırmıyor. Çünkü, hadsiz rahmet-i Rabbânîyye o korkan adama der: “Bana gel, tevbe kapısiyle gir.” Tâ Cehennem’in vücûdu değil korkutmak, belki sana Cennet’in lezzetlerini tam bildirsin ve senin ve hukuklarına tecavüz edilen hadsiz mahlûkatın intikamlarını alsın, sizi keyiflendirsin. Eğer sen dalâlette boğulup çıkamıyorsan yine Cehennem’in vücûdu, bin derece i’dam-ı ebedîden hayırlıdır ve kâfirlere de bir nev’i merhamettir. Çünkü insan, hatta yavrulu hayvânât dahi, akrabasının ve evlâdının ve ahbabının lezzetleriyle ve saadetleriyle lezzetlenir, bir cihette mes’ud olur. Şu halde sen ey mülhid, dalâletin i’tibâriyle ya i’dam-ı ebedî ile ademe düşeceksin veya Cehennem’e gireceksin! Şerr-i mahz olan adem ise, senin bütün sevdiklerin ve saadetleriyle memnun ve bir derece mes’ud olduğun umum akraba ve asl ve neslin seninle beraber i’dam olmasından, binler derece Cehennem’den ziyâde senin ruhunu ve kalbini ve mâhiyet-i insaniyeni yandırır. Çünkü, Cehennem olmazsa, Cennet de olmaz. Herşey senin küfrün ile ademe düşer. Eğer sen Cehennem’e girsen, vücûd dâiresinde kalsan, senin sevdiklerin ve akrabaların ya Cennet’te mes’ud veya vücûd dâirelerinde bir cihette merhametlere mazhar olurlar. Demek, herhalde Cehennem’in vücûduna tarafdar olmak sana lâzımdır.

Səs yoxdur