Asa-yı Musa | Üçüncü Hücceti İmaniye | 173
(156-176)

Her mevcûd, her cihette, her işinde ve her şeyinde ve her şe’ninde meşîet-i İlâhîyyeye ve kudret-i Rabbânîyyeye tâbi’ olması, çok azîm bir hakîkattır. Azameti cihetinde dar zihinlerimize sıkışmıyor. Halbuki gözümüzle gördüğümüz bu nihayet derecede mebzuliyet, hem hilkat ve îcad-ı eşyadaki hadsiz suhûlet, hem sâbık bürhanlarınızla tahakkuk eden vahdet yolundaki −îcad-ı eşyada− nihayet derecede kolaylık ve suhûlet, hem nass-ı Kur’ân ile beyân edilen

gibi âyetlerin sarâhaten gösterdikleri nihayet derecede kolaylık, o hakîkat-ı azîmeyi, en makbul ve en mâkul bir mes’ele olduğunu gösteriyorlar. Bu kolaylığın sırrı ve hikmeti nedir?

Elcevab: Yirminci Mektub’un Onuncu Kelimesi olan

beyânında, o sır gâyet vâzıh ve kat’i ve mukni’ bir tarzda beyân edilmiş. Husûsan o mektubun zeylinde daha ziyâde vuzuh ile isbat edilmiş ki: Bütün mevcûdât, Sâni-i Vâhid’e isnad edildiği vakit, bir tek mevcûd hükmünde kolaylaşır. Eğer Vâhid-i Ehad’e verilmezse; bir tek mahlûkun îcadı, bütün mevcûdât kadar müşkilleşir ve bir çekirdek, bir ağaç kadar suubetli olur. Eğer Sâni-i Hakîkisine verilse, kâinat bir ağaç gibi; ve ağaç, bir çekirdek gibi ve Cennet bir bahar gibi ve bahar bir çiçek gibi kolaylaşır, suhûlet peyda eder. Ve bilmüşahede görünen hadsiz mebzuliyet ve ucuzluğun ve her nev’in suhûletle kesret-i efradı bulunmasının ve kesret-i suhûlet ve sür’atle muntazam, san’atlı, kıymetli mevcûdâtın kolayca vücûda gelmesinin sırlarına medâr olan ve hikmetlerini gösteren yüzer delillerinden ve başka risâlelerde tafsîlen beyân edilen bir ikisine muhtasar bir işâret ederiz.

Meselâ: Nasılki yüz nefer, bir zabitin idaresine verilse; bir neferin, yüz zâbitin idarelerine verilmesinden yüz derece daha kolay olduğu gibi, bir ordunun teçhizat-ı askeriyesi; bir merkez, bir kanun, bir fabrika ve bir pâdişâhın emrine verildiği vakit, âdeta kemmiyeten bir neferin teçhizatı kadar kolaylaştığı gibi.. bir neferin teçhizat-ı askeriyesi; müteaddit merkezlere, müteaddit fabrikalara,

Səs yoxdur