Asa-yı Musa | Üçüncü Hücceti İmaniye | 170
(156-176)

Saltanatına noksaniyet gelir mi? Elcevab: Ba’zı Risâlelerde gâyet kat’i isbat ettiğimiz gibi; hâkimiyetin şe’ni, müdâhaleyi reddetmektir. Hatta en ednâ bir hâkim, bir me’mur; dâire-i hâkimiyetinde oğlunun müdâhalesini kabul etmiyor. Hatta hâkimiyetine müdâhale tevehhümüyle, ba’zı dindar pâdişâhlar -halife oldukları halde- ma’sûm evlâdlarını katletmeleri, bu “redd-i müdâhale kanunu”nun hâkimiyette ne kadar esaslı hükmettiğini gösteriyor. Bir nahiyede iki müdürden tut, tâ bir memlekette iki pâdişâha kadar, hâkimiyetteki istiklaliyetin iktiza ettiği “men’-i iştirak kanunu” tarih-i beşerde çok acib herc ü merc ile kuvvetini göstermiş. Acaba âciz ve muavenete muhtaç insanlardaki âmiriyet ve hâkimiyetin bir gölgesi, bu derece müdâhaleyi reddetmeyi ve başkasının müdâhalesini men’etmeyi ve hâkimiyetinde iştirâk kabul etmemeyi ve makamında istiklâliyetini nihayet taassubla muhafazaya çalışmayı gör. Sonra, hâkimiyet-i mutlaka, Rubûbiyyet derecesinde ve âmiriyet-i mutlaka, Ulûhiyyet derecesinde ve istiklaliyet-i mutlaka Ehadiyyet derecesinde ve istiğna-yı mutlak Kadiriyyet-i mutlaka derecesinde bir Zât-ı Zülcelâl’de, bu redd-i müdâhale ve men’-i iştirak ve tard-ı şerik, ne derece o hâkimiyetin zarûri bir lâzımı ve vâcib bir muktezası olduğunu kıyas edebilirsen et.

Amma ikinci şık şübhen ki: Ba’zı esbâb, ba’zı cüz’iyatın ba’zı ubûdiyetlerine merci’ olsa, o Ma’bûd-u Mutlak olan Zât-ı Vâcibü’l-Vücûd’a müteveccih zerrâttan seyyarata kadar mahlûkatın ubûdiyetlerinden ne noksan gelir?

Elcevab: Şu kâinatın Hâlık-ı Hakîm’i kâinatı bir ağaç hükmünde halkedip, en mükemmel meyvesini zîşuur ve zîşuurun içinde en câmi’ meyvesini insan yapmıştır. Ve insanın en ehemmiyetli, belki insanın netice-i hilkati ve gaye-i fıtratı ve semere-i hayatı olan şükür ve ibâdeti; o Hâkim-i Mutlak ve Âmir-i Müstakil, kendini sevdirmek ve tanıttırmak için kâinatı halkeden o Vâhid-i Ehad, bütün kâinatın meyvesi olan insanı ve insanın en yüksek meyvesi olan şükür ve ibâdetini başka ellere verir mi? Bütün bütün hikmetine zıd olarak, netice-i hilkati ve semere-i kâinatı abes eder mi? Hâşâ ve kellâ...

Hem hikmetini ve Rubûbiyyetini inkâr ettirecek bir tarzda mahlûkatın ibâdetlerini başkalara vermeye rıza gösterir mi, hiç müsaade eder mi?

Səs yoxdur