Asa-yı Musa | Üçüncü Hücceti İmaniye | 168
(156-176)

ve her şey doğrudan doğruya dest-i kudretinden çıktığını... ve Semavât ve Arz kabza-i tasarrufunda bulunduğunu gösteriyor...

Ey esbâbperest ve tabiata tapan biçâre adam! Mâdem herşeyin tabiatı, herşey gibi mahlûktur; çünkü san’atlıdır ve yeni oluyor. Hem her müsebbeb gibi, zâhirî sebebi dahi masnu’dur. Ve mâdem herşeyin vücûdu, pek çok cihâzât ve âletlere muhtaçtır. O halde, o tabiatı îcad eden ve o sebebi halkeden bir Kadîr-i Mutlak var. Ve o Kadîr-i Mutlak’ın ne ihtiyacı var ki âciz vesâiti, Rubûbiyyetine ve îcadına teşrik etsin. Hâşâ! Belki doğrudan doğruya müsebbebi, sebeb ile beraber halkederek, cilve-i esmâsını ve hikmetini göstermek için, bir tertib ve tanzim ile zâhirî bir sebebiyet, bir mukarenet vermekle, eşyadaki zâhirî kusurlara, merhametsizliklere ve noksaniyetlere merci’ olmak için, esbâb ve tabiatı dest-i kudretine perde etmiş; izzetini o sûretle muhafaza etmiş.

Acaba bir saatçi, saatin çarklarını yapsın; sonra saati çarklarla tertib edip tanzim etsin, daha mı kolaydır, yoksa hârika bir makineyi, o çarklar içinde yapsın; sonra saatin yapılmasını o makinenin câmid ellerine versin, tâ saati yapsın, daha mı kolaydır? Acaba imkân hâricinde değil midir? Haydi o insafsız aklınla sen söyle, sen hâkim ol! Veyahud bir kâtib; mürekkeb, kalem, kâğıdı getirdi. Onunla kendi bizzat o kitabı yazsa, daha mı kolaydır? Yoksa o kâğıd, mürekkeb, kalem içinde o kitabdan daha san’atlı, daha zahmetli, yalnız o tek kitaba mahsus olarak bir yazı makinesi îcad etsin; sonra o şuursuz makineye: “Haydi sen yaz” desin de kendi karışmasın, daha mı kolaydır? Acaba yüz def’a yazıdan daha müşkil değil midir?

Eğer desen: Evet bir kitabı yazan makinenin îcadı, o kitabdan yüz def’a daha müşkildir. Fakat o makine, aynı kitabın bir çok nüshalarını yazmasına vasıta olmak cihetiyle, belki bir kolaylık var.

Elcevab: Nakkaş-ı Ezelî, hadsiz kudretiyle nihayetsiz cilve-i esmâsını her vakit tazelendirmekle, ayrı ayrı şekilde göstermek için, eşyadaki teşahhusları ve husûsi sîmâları öyle bir sûrette halketmiştir ki; hiçbir mektub-u Samedânî ve hiçbir kitab-ı Rabbânî, diğer kitabların aynı aynına olamıyor. Alâküllihal, ayrı ma’naları ifade etmek için, ayrı bir sîmâsı bulunacak.

Eğer gözün varsa, insanın sîmâsına bak, gör ki: Zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar, belki ebede kadar, bu küçük sîmada, âza-yı esasîde ittifak ile beraber, herbir sîma, umum sîmalara nisbeten, herbirisine karşı birer alâmet-i farikası var olduğu kat’iyyen sâbittir.

Səs yoxdur