Asa-yı Musa | Dokuzuncu Hücceti İmaniye | 222
(213-224)

Hem bu kısa hayat-ı dünyeviyede ve bu kısacık ömrü beşerde ve bu muvakkat ve fâni zemînde o Hâkim-i Ezelî’nin haşmet-i saltanatı ve sermediyet-i hâkimiyeti yerleşemiyor. Ve nev-i insanda vuku bulan ve kâinatın intizamına ve adâlet ve müvâzenelerine ve hüsnü cemâline münafî ve muhâlif çok büyük zulümleri ve isyanları ve velini’metine ve onu şefkatle besleyene karşı ihânetleri, inkârları, küfürleri bu dünyada cezasız kalıp, gaddar zalim, rahat ile hayatını ve biçâre mazlum meşakkatler içinde ömürlerini geçirirler. Ve umum kâinatta eserleri görünen şu Adâlet-i Mutlakanın mâhiyeti ise; dirilmemek sûretiyle o gaddar zalimlerin ve me’yus mazlumların vefat içindeki müsavatlarına bütün bütün zıddır, kaldırmaz, müsaade etmez!..

Ve mâdem, nasılki kâinatın sâhibi, kâinattan zemîni ve zemînden nev-i insanı intihâb edip gâyet büyük bir makam, bir ehemmiyet vermiş. Öyle de, nev-i insandan dahi makasıd-ı Rubûbiyyetine tevâfuk eden ve kendilerini îman ve teslim ile O’na sevdiren hakîki insanlar olan enbiyâ ve evliyâ ve asfiyâyı intihâb edip kendine dost ve muhatab ederek, onları mu’cizeler ve tevfikler ile ikram ve düşmanlarını semâvî tokatlar ile tazib ediyor. Ve bu kıymetli, sevimli dostlarından dahi, onların imamı ve mefhari olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ı intihâb ederek, ehemmiyetli Küre-i Arz’ın yarısını ve ehemmiyetli nev-i insanın beşten birisini uzun asırlarda O’nun nuruyla tenvir ediyor. Âdeta bu kâinat O’nun için yaratılmış gibi; bütün gayeleri O’nun ile ve O’nun dini ile ve Kur’ânı ile tezahür ediyor. Ve o pek çok kıymetdar ve milyonlar sene yaşayacak kadar hadsiz hizmetlerinin ücretlerini hadsiz bir zamanda almaya müstehak ve lâyık iken, gâyet meşakkatler ve mücahedeler içinde altmış üç sene gibi kısacık bir ömür verilmiş. Acaba hiçbir cihetle hiçbir imkânı, hiçbir ihtimali, hiçbir kabiliyeti var mı ki: O Zât, bütün emsâli ve dostlariyle beraber dirilmesin? Ve şimdi de rûhen diri ve hayy olmasın? İ’dam-ı ebedî ile mahvolsunlar? Hâşâ, yüz bin def’a hâşâ ve kellâ!.. Evet bütün kâinat ve hakîkat-ı âlem, dirilmesini da’va eder ve hayatını Sâhib-i Kâinat’tan taleb ediyor.

Ve mâdem, Yedinci Şuâ olan “Âyet-ül Kübrâ”da herbiri bir dağ kuvvetinde otuz üç aded icma-ı azîm isbat etmişler ki: Bu kâinat bir elden çıkmış ve birtek Zât’ın mülküdür ve kemâlât-ı İlâhîyyenin medârı olan vahdetini ve ehadiyetini bedahetle göstermişler ve vahdet ve ehadiyet ile bütün kâinat, o Zât-ı Vâhid’in emirber neferleri ve müsahhar me’murları hükmüne geçiyor.

Səs yoxdur