Sözler | Onuncu Söz | 100
(48-119)

Hem, yüzer mu’cizât-ı bâhirelerine ve âyât-ı katıalarına istinaden, başta Resul-i Ekrem ve Kur’an-ı Hakîmin olarak bütün nurânî ruhların sahibleri olan peygamberler ve bütün münevver kalblerin kutubları olan veliler ve bütün keskin ve nurlu akılların madenleri olan Sıddîkînler, bütün Suhuf-u Semâviyyede ve Kütüb-ü Mukaddesede senin çok tekrar ile ettiğin binler vaadlerine ve tehdidlerine istinaden, hem senin kudret ve rahmet ve inâyet ve hikmet ve celâl ve cemâl gibi âhireti iktiza eden kudsî sıfatlarına, şe’nlerine ve senin İzzet-i Celâline ve Saltanat-ı Rubûbiyyetine itimâden, hem âhiretin izlerini ve tereşşuhatını bildiren hadsiz keşfiyatlarına ve müşahedelerine ve ilmel-yakîn ve aynel-yakîn derecesinde bulunan îtikadlarına ve îmanlarına binaen saadet-i ebediyyeyi insânlara müjdeliyorlar. Ehl-i dalâlet için Cehennem ve ehl-i hidâyet için Cennet bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar. Kuvvetli îman edip şehadet ediyorlar...

Ey Kadîr-i Hakîm! Ey Rahmân-ı Rahîm! Ey Sâdıkul-Va’d-il Kerîm! Ey İzzet ve Azamet ve Celâl sahibi Kahhâr-ı Zülcelâl!.. Bu kadar sâdık dostlarını, bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfât ve şuûnâtını yalancı çıkarmak, tekzib etmek ve Saltanat-ı Rubûbiyyetinin kat’î mukteziyâtını tekzib edip yapmamak ve senin sevdiğin ve onlar dahi seni tasdik ve itaat etmekle kendilerini sana sevdiren hadsiz makbûl ibâdının âhirete bakan hadsiz dualarını ve dâvalarını reddetmek, dinlememek ve küfür ve isyan ile ve seni vâdinde tekzib etmekle, senin Azâmet-i Kibriyâna dokunan ve İzzet-i Celâline dokunduran ve Ulûhiyyetinin haysiyyetine ilişen ve şefkat-i Rubûbiyyetini müteessir eden ehl-i dalâleti ve ehl-i küfrü haşrin inkârında, onları tasdik etmekten yüz binler derece mukaddessin ve hadsiz derece münezzeh ve âlisin. Böyle nihayetsiz bir zulümden ve nihayetsiz bir çirkinlikten, senin o nihayetsiz adâletini ve nihayetsiz Cemâlini ve hadsiz Rahmetini, hadsiz derece takdis ediyoruz.Ve bütün kuvvetimizle îman ederiz ki: O yüzbinler sâdık elçilerin ve o hadsiz doğru dellâl-ı Saltanatın olan Enbiya, Asfiya, Evliyalar, hakkal-yakîn, aynel-yakîn, ilmel-yakîn sûretinde senin uhrevî rahmet hazinelerine, âlem-i bekadaki ihsanatının definelerine ve dar-ı saâdette tamamıyla zuhur eden güzel isimlerinin hârika güzel cilvelerine şehadetleri hak ve hakîkattır. Ve işaretleri doğru ve mutabıktır. Ve beşaretleri sâdık ve vâkidir. Ve onlar bütün hakîkatların mercii ve güneşi ve hâmisi olan “HAK” isminin en büyük bir şuâ’ı; bu hakîkat-ı ekber-i haşriyye olduğunu îman ederek, senin emrin ile senin ibâdına hak dairesinde ders veriyorlar. Ve ayn-ı hakîkat olarak tâlim ediyorlar. Yâ Rab! Bunların ders ve tâlimlerinin hakkı ve hürmeti için bize ve Risâle-i Nur talebelerine îman-ı ekmel ve hüsn-ü hâtime ver. Ve bizleri Onların şefâatlerine mazhar eyle, âmin...

Səs yoxdur