Sözler | Onuncu Söz | 77
(48-119)

Hem zîşuura vazifesini unutturan gafletten ve şükrünü unutturan sarhoşluktan İkazât-ı Sübhaniyyedir.

Sekizinci Esas: Hem anlarsın ki; şu fâni âlemin sermedî Sânii için başka ve bâki bir âlemi var ki, ibâdını oraya sevk ve ona teşvik eder.

Dokuzuncu Esas: Hem anlarsın ki; öyle bir Rahmân, böyle bir âlemde, öyle has ibâdına öyle ikramlar edecek; ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne kalb-i beşere hutûr etmiştir. Âmenna...

YEDİNCİ HAKÎKAT: Bâb-ı Hıfz ve Hafîziyyet olup, İsm-i Hafîz ve Rakîb’in cilvesidir.

Hiç mümkün müdür ki; gökte, yerde, karada, denizde; yaş kuru, küçük büyük, âdi âlî herşeyi kemâl-i intizâm ve mîzan içinde muhafaza edip, bir türlü muhasebe içinde neticelerini eleyen bir Hafîziyyet; insân gibi büyük bir fıtratta, hilafet-i kübrâ gibi bir rütbede, emanet-i kübrâ gibi büyük vazifesi olan beşerin, Rubûbiyyet-i âmmeye temas eden amelleri ve fiilleri muhafaza edilmesin! Muhasebe eleğinden geçirilmesin! Adâlet terazisinde tartılmasın! Şayeste ceza ve mükâfat çekmesin! Hâyır, aslâ!..

Evet şu kâinatı idare eden Zât, herşeyi nizâm ve mizan içinde muhafaza ediyor. Nizâm ve mîzan ise; ilim ile hikmet ve irâde ile kudretin tezahürüdür. Çünki görüyoruz, her masnu’; vücûdunda, gayet muntâzam ve mevzun yaratılıyor. Hem hayatı müddetince değiştirdiği sûretler dahi, birer intizâmlı olduğu halde, heyet-i mecmuası da bir intizâm tahtındadır. Zîra görüyoruz ki; vazifesinin bitmesiyle ömrüne nihayet verilen ve şu âlem-i şehâdetten göçüp giden herşeyin; Hafîz-i Zülcelâl, birçok sûretlerini elvâh-ı mahfûza hükmünde olan (Hâşiye) hâfızalarda ve bir türlü misâlî âyînelerde hıfzedip, ekser tarihçe-i hayatını çekirdeğinde, neticesinde nakşedip yazıyor. Zâhir ve bâtın âyinelerde ibka ediyor. Meselâ, beşerin hâfızası, ağacın meyvesi, meyvenin çekirdeği, çiçeğin tohumu, kanun-u hafîziyyetin âzamet-i ihâtasını gösteriyor.


Hâşiye: Yedinci sûretin hâşiyesine bak.

Səs yoxdur