Sözler | YirmiBirinci Söz | 271
(269-278)

İşte ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: Tâat üstünde sabırdır. Birisi: Mâ’siyetten sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu üçüncü ikazdaki temsilde görünen hakîkatı rehber tut. Merdâne, “Ya Sabûr” de. Üç sabrı omuzuna al. Cenâb-ı Hakk’ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan; her meşakkate ve her musîbete kâfi gelebilir ve o kuvvetle dayan...

DÖRDÜNCÜ İKAZ: Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyyet, neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki, sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kût ve gınâ ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıdâ ve ziyâ ve herhalde mahkemen olan Mahşerde sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsünde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır! Bir adam sana yüz liralık bir hediye va’detse, yüz gün seni çalıştırır. Hulf-ul va’d edebilir o adama îtimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulf-ul va’d hakkında muhal olan bir zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediyye gibi bir hediyeyi sana va’d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle Onu va’dinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir te’dibe ve dehşetli bir tazibe müstehak olacağını düşünmüyor musun! Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve lâtif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?

BEŞİNCİ İKAZ: Ey dünyaperest-nefsim! Acaba ibâdetteki füturun ve namazdaki kusurun meşâğil-i dünyeviyyenin kesretinden midir veyahut derd-i maişetin meşgalesiyle vakit bulamadığından mıdır! Acaba, sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun! Sen istidad cihetiyle bütün hayvanatın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyyenin levâzımatını tedârikte iktidar cihetiyle, bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyyen hayvan gibi çabalamak değil; belki, hakikî bir insân gibi, hakikî bir hayat-ı dâime için sa’y etmektir. Bununla beraber meşâğil-i dünyeviyye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzûli bir sûrette karıştığın ve karıştırdığın malâyâni meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi en lüzumsuz mâlûmat ile vakit geçiriyorsun.

Səs yoxdur