Sözler | Yirmiİkinci Söz | 293
(279-310)

Biri; icmâlî, âmiyanedir ki: “Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahib olabilsin.” Fakat böyle âmi bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahib çıkabilir.

İkinci çeşit odur ki; her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, herbir ilân üstünde mührünü bilir bir sûrette “Herşey o zâtındır” der. İşte şu halde herbir şey o zâtı mânen gösterir.

Aynen öyle de: Tevhid dahi iki çeşittir.

Biri: Tevhid-i âmi ve zâhirîdir ki, “Cenâb-ı Hak birdir, şeriki nazîri yoktur, bu kâinat O’nundur.”

İkincisi: Tevhid-i hakikîdir ki, herşey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rubûbiyyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya herşeyden O’nun nuruna karşı bir pencere açıp O’nun birliğine ve her şey O’nun dest-i kudretinden çıktığına ve ulûhiyyetinde ve rubûbiyyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muini olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip îman getirmektir ve bir nevi huzur-u daimî elde etmektir. Biz dahi şu Söz’de, o hâlis ve âlî tevhid-i hakikîyi gösterecek şuâ’ları zikredeceğiz.

Birinci nükte içinde bir ihtar: Ey esbab-perest gafil! Esbab, bir perdedir. Çünki: İzzet ve âzamet öyle ister. Fakat iş gören, Kudret-i Samedâniyyedir. Çünki: Tevhid ve celâl öyle ister ve istiklali iktiza eder. Sultan-ı Ezelî’nin memurları, Saltanat-ı Rubûbiyyetin icraatçıları değillerdir. Belki o saltanatın dellâllarıdırlar ve o Rubûbiyyetin temâşâger nâzırlarıdırlar. Ve o memurlar, o vasıtalar; kudretin izzetini, Rubûbiyyetin haşmetini izhar içindir. Tâ umûr-u hasise ile kudretin mübaşereti görünmesin. Acz-âlûd, fakr-pişe olan insânî bir sultan gibi, acz ve ihtiyâc için, memurları şerik-i saltanat etmiş değildir. Demek esbab vaz’edilmiş, tâ aklın nazar-ı zâhirîsine karşı kudretin izzeti muhafaza edilsin. Zira âyinenin iki veçhi gibi, herşeyin bir “mülk” ciheti var ki, âyinenin mülevven yüzüne benzer. Muhtelif renklere ve hâlâta medâr olabilir. Biri “melekût”dur ki, âyinenin parlak yüzüne benzer. Mülk ve zâhir veçhinde, Kudret-i Samedâniyyenin izzetine ve kemâline münafî hâlât vardır. Esbab, o hâlâta hem merci, hem medâr olmak için vaz’edilmişler. Fakat melekûtiyyet ve hakikat cânibinde, herşey şeffaftır, güzeldir. Kudretin bizzât mübaşeretine münâsibdir. İzzetine münâfî değildir. Onun için esbab sırf zâhirîdir, melekûtiyyette ve hakikatte tesir-i hakikîleri yoktur.

Səs yoxdur