Sözler | Yirmiİkinci Söz | 297
(279-310)

Elhasıl: Nasıl şu katrelerde ve camın zerreciklerinde olan güneşçikler ve çeşit çeşit renkler, Güneş’in cilve-i aksine ve in’ikâsının tecellisine verilmezse, birtek Güneş’e mukabil nihayetsiz güneşleri kabûl etmek lâzım gelir. Muhal ender muhal bir hurâfeyi kabûl etmek iktiza eder. Aynen bunun gibi, eğer herşey Kadîr-i Mutlak’a verilmezse, birtek Allah’a mukabil nihayetsiz belki zerrat-ı kâinat adedince ilâhları kabûl etmek gibi, yüz derece muhal içindeki bir muhali mevcûd kabûl etmek gibi bir divanelik hezeyanına düşmek lâzım gelir.

Elhasıl: Herbir zerreden üç pencere, Şems-i Ezelî’nin nur-u Vahdâniyyetine ve Vücûb-u Vücûduna açılır.

Birinci Pencere: Herbir zerre; bir nefer gibi askerî dairelerinin herbirinde, yâni takımında, bölüğünde, taburunda, alayında, fırkasında, ordusunda herbirisinde bir nisbeti, o nisbete göre bir vazifesi ve o vazifeye göre nizâmı dairesinde bir hareketi olduğu gibi...

Hem meselâ: Senin gözbebeğindeki o câmid zerrecik dahi, senin gözünde, başında, vücûdunda ve kuvve-i müvellide, kuvve-i câzibe, kuvve-i dâfia, kuvve-i musavvire gibi deveran-ı deme ve his ve harekeye hizmet eden evride ve şerâyin ve sâir âsâblarda, hem senin nev’inde, ilâ âhir.. birer nisbeti, birer vazifesi bulunduğunu, bilbedâhe bir Kadîr-i Ezelî’nin eser-i sun’u ve memur-u muvazzafı ve taht-ı tedbirinde olduğunu, kör olmayan göze gösterir.

İkinci Pencere: Havadaki herbir zerre; herbir çiçeği, herbir meyveyi ziyâret edebilir. Hem, her çiçeğe, her meyveye girer işleyebilir. Eğer herşeyi görür ve bilir bir Kadîr-i Mutlak’ın memur-u musahharı olmasa, o serseri zerre, bütün meyvelerin, çiçeklerin cihazâtını ve yapılmasını ve ayrı ayrı san’atlarını ve onlara giydirilen sûretlerin terziliğini ve hıyatat-ı kâmile-i muhita-i san’atını bilmek lâzım gelir. İşte şu zerre, bir güneş gibi bir nur-u tevhidin şuâ’ını gösteriyor. Ziyâyı, havaya; mâi, türâba kıyas et.

Zâten eşyanın asıl menşe’leri, şu dört maddedir: Yeni hikmetle, müvellid-ül ma, müvellid-ül humuza, karbon, azottur ki, bu anasır evvelki unsurların eczalarıdır.

Səs yoxdur