Sözler | YirmiDördüncü Söz | 337
(332-364)

Üçüncüsü: Enâniyyeti bırakmayan ve âsâra dalan ve yalnız istidlaliyle hakîkata giden.. ve ilim ve hikmetle ve akıl ve mârifetle hakîkatı aramaya giden.. ve îman ve Kur’an ile, fakr ve ubûdiyyetle hakîkata çabuk giden ayrı ayrı istidadda bulunan üç tâifenin hikmet-i ihtilaflarına işaret eden temsillerdir.

İşte şu üç tabakanın terakkiyatındaki sırrı ve geniş hikmeti; “Zühre”, “Katre”, “Reşha” ünvanları altında bir temsil ile bir derece göstereceğiz. Meselâ: Güneş’in kendi Hâlıkının izniyle ve emriyle üç çeşit tecellisi ve in’ikâsı ve ifazâsı var: Birisi çiçeklere, birisi Kamer’e ve seyyarelere, birisi şişe ve su gibi parlaklara verdiği ayrı ayrı in’ikâslarıdır.

Birincisi üç tarzdadır:

Biri: Küllî ve umumî bir tecelli ve in’ikasıdır ki, bütün çiçeklere birden ifâzâsıdır.

Biri de: Has bir tecellidir ki, herbir nev’e göre bir hususî in’ikâsı vardır.

Biri de: Cüz’î bir tecellidir ki, herbir çiçeğin şahsiyyetine göre bir ifazasıdır. Şu temsilimiz, o kavle göredir ki; çiçeklerin süslü renkleri, Güneş’in ziyâsındaki yedi rengin istihale-i in’ikasiyesinden neş’et ediyor. Ve bu kavle göre çiçekler dahi Güneş’in bir çeşit âyineleridir.

İkincisi: Güneş’in Kamer’e ve seyyarelere, Fâtır-ı Hakîm’in izniyle verdiği nur ve feyizdir. Şu küllî ve geniş feyiz ve nurdan sonra Kamer, o ziyânın gölgesi hükmünde olan nuru; Güneş’ten küllî bir sûrette istifâde eder. Sonra hususî bir tarzda denizlere ve havaya ve parlak toprağa ve bir sûret-i cüz’iyyede denizin kabarcıklarına ve toprağın şeffaflarına ve havanın zerrelerine ifâde ve ifâzâsıdır.

Üçüncüsü: Güneşin emr-i İlâhî ile cevv-i havayı ve denizlerin yüzlerini birer âyine ederek sâfi ve küllî ve gölgesiz bir in’ikâsı var. Sonra o Güneş, denizin kabarcıklarına ve suyun katrelerine ve havanın reşhalarına ve kar’ın şişeciklerine, herbirine birer cüz’î aksi, birer küçük timsalini veriyor.

İşte Güneş’in herbir çiçeğe ve Kamer’e mukabil herbir katreye, herbir reşhaya mezkûr üç cihette ikişer tarîk ile teveccüh ve ifâzâsı var:

Səs yoxdur