Sözler | YirmiBeşinci Söz | 405
(365-462)

Demek, Kur’andaki fezlekeler, hülâsalar gösteriyor ki, bu hülâsa ve fezlekeyi gösteren, bütün mâziyi bütün ahvâli ile görüyor. Zira, bir zâtın bir fende veya bir san’atta mütehassıs olduğu; hülâsalı bir sözle, fezlekeli bir san’atçıkla, o şahısların meharet ve melekelerini gösterdiği gibi; Kur’anda zikrolunan vukuatın hülâsaları ve ruhları gösteriyor ki, onları söyleyen, bütün vukuatı ihâta etmiş, görüyor, (tâbir caiz ise) bir meharet-i fevkalâde ile ihbar ediyor.

İkinci Şavk: İstikbale ait ihbarat-ı gaybiyyesidir. Şu kısım ihbaratın çok enva’ı var. Birinci kısım, hususîdir. Bir kısım ehl-i keşif ve velâyete mahsustur.

Meselâ: Muhyiddin-i Arabî Sûresi’nde pekçok ihbarat-ı gaybiyyeyi bulmuştur. İmam-ı Rabbanî, sûrelerin başındaki mukattaat-ı huruf ile çok muamelât-ı gaybiyyenin işaretlerini ve ihbaratını görmüştür ve hâkezâ... ulemâ-yı bâtın için Kur’an, baştan başa ihbarat-ı gaybiyye nev’indendir. Biz ise, umuma ait olacak bir kısmına işaret edeceğiz. Bunun da pekçok tabakatı var. Yalnız bir tabakadan bahsedeceğiz.

İşte, Kur’an-ı Hakîm, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a der: (Haşiye)

Hâşiye: Bu gaybdan, haber veren âyetler, pekçok tefsirlerde izah edilmesinden ve eski harfle tab’etmek niyeti müellifine verdiği acelelik hatâsından burada izahsız ve o kıymetdar hazineler kapalı kaldılar.

Səs yoxdur