Sözler | YirmiAltıncı Söz | 473
(463-479)
Hâtime

[Eski Said’in serkeş, müftehir, mağrur, ucublu, riyâkâr nefsini susturan, teslime mecbur eden beş fıkradır.]

Birinci Fıkra: Mâdem eşya var ve san’atlıdır. Elbette bir ustaları var. Yirmiikinci Söz’de gayet kat’î isbat edildiği gibi: Eğer herşey birinin olmazsa, o vakit herbir şey, bütün eşya kadar müşkil ve ağır olur. Eğer herşey birinin olsa, o zaman bütün eşya, bir şey kadar âsân ve kolay olur. Mâdem zemin ve âsumânı birisi yapmış, yaratmış. Elbette o pek hikmetli ve çok san’atkâr zât, zemin ve âsumânın meyveleri ve neticeleri ve gayeleri olan zîhayatları başkalara bırakıp işi bozmayacak. Başka ellere teslim edip bütün hikmetli işlerini abes etmeyecek, hiçe indirmeyecek, şükür ve ibâdetlerini başkasına vermeyecektir.

İkinci Fıkra: Sen ey mağrur nefsim! Üzüm ağacına benzersin. Fa-hirlenme, salkımları o ağaç kendi takmamış. Başkası onları ona takmış.

Üçüncü Fıkra: Sen ey riyâkâr nefsim! “Dine hizmet ettim” diye gururlanma.



sırrınca: Müzekkâ olmadığın için, belki sen kendini o recül-i fâcir bilmelisin. Hizmetini, ubûdiyetini; geçen ni’metlerin şükrü ve vazife-i fıtrat ve fariza-i hilkat ve netice-i san’at bil, ucb ve riyâ dan kurtul!.

Dördüncü Fıkra: Hakikat ilmini, hakikî hikmeti istersen; Cenâb-ı Hakk’ın mârifetini kazan. Çünki bütün hakaik-i mevcûdât, İsm-i Hak-k’ın şuâ’atı ve Esmâsının tezahüratı ve sıfâtının tecelliyatıdırlar. Maddî ve ma’nevî, cevherî, arazî herbir şeyin, her bir insânın hakikatı, birer ismin nuruna dayanır ve hakikatına istinad eder.Yoksa; hakikatsız ehemmiyetsiz bir sûrettir. Yirminci Söz’ün âhirinde, şu sırra dair bir nebze bahsi geçmiştir.

Səs yoxdur