Sözler | Otuzuncu Söz | 556
(535-558)

Hem mâdem her şey’in hakikatı, Cenâb-ı Hakk’ın bir isminin tecellisine bakar, O’na bağlıdır; O’na âyinedir. O şey, ne kadar güzel bir vaziyet alsa, o ismin şerefinedir; o isim öyle ister. O şey bilse, bilmese; o güzel vaziyet, hakikat nazarında matlubtur. Ve şu hakikattan gayet muazzam bir “Kanun-u Tahsin ve Cemâl”in ucu görünüyor.

Hem mâdem Fâtır-ı Kerîm, düstur-u kerem iktizasıyla bir şey’e verdiği makamı ve kemâli, o şey’in müddeti ve ömrü bitmesiyle, o kemâli geriye almıyor. Belki, o zîkemalin meyvelerini, neticelerini, ma’nevî hüviyyetini ve mânâsını, ruhlu ise ruhunu ibka ediyor. Meselâ: Dünyada insânı mazhar ettiği kemalâtın mânalarını, meyvelerini ibka ediyor. Hattâ müteşekkir bir mü’minin yediği zâil meyvelerin şükrünü, hamdini; mücessem bir meyve-i cennet sûretinde tekrar ona veriyor. Ve şu hakikatta muazzam bir “Kanun-u Rahmet”in ucu görünüyor.

Hem mâdem Hallâk-ı Bîmisal israf etmiyor, abes işleri yapmıyor. Hattâ güz mevsiminde vazifesi bitmiş, vefat etmiş mahlûkların enkaz-ı maddiyyesini bahar masnuatında istîmal ediyor; onların binalarında dercediyor. Elbette



sırrıyle,



işaretiyle şu dünyada câmid, şuursuz ve mühim vazifeler gören zerrat-ı arziyyenin: elbette taşı, ağacı, herşey’i zîhayat ve zîşuur olan âhiretin bâzı binalarında derc ve istimâli mukteza-yı hikmettir. Çünki: Harab olmuş dünyanın zerratını dünyada bırakmak veya ademe atmak israftır. Ve şu hakikattan pek muazzam bir “Kanun-u Hikmet”in ucu görünüyor.

Hem mâdem şu dünyanın pek çok âsârı ve ma’nevîyyatı ve meyveleri ve cin ve ins gibi mükellefînin mensucat-ı amelleri, sahâif-i ef’alleri, ruhları, cesedleri âhiret pazarına gönderiliyor. Elbette o semerata ve mânalara hizmet eden ve arkadaşlık eden zerrat-ı arziyye dahi, vazife noktasında kendine göre tekemmül ettikten sonra, yâni nur-u hayata çok def’a hizmet ve mazhar olduktan sonra ve hayatî tesbihâta medâr olduktan sonra şu harab olacak dünyanın enkazı içinde, şu zerratı dahi öteki âlemin binasında dercetmek mukteza-yı adl ve hikmettir. Ve şu hakikattan pek muazzam bir “Kanun-u Adl”in ucu görünüyor.

Səs yoxdur