Sözler | Otuzuncu Söz | 555
(535-558)

Hem en küçük mahlûkatı, vazifelerinde ücretsiz, maaşsız, kemâlsiz bırakmayan bir hikmet, bir hâkimiyyet; en kesretli ve esaslı memurlarını, hizmetkârlarını nursuz, ücretsiz bırakmaz.

Sâniyen: Sâni’-i Hakîm, anâsırı tahrik edip tavzif ederek (onlara bir ücret-i kemâl hükmünde) mâdeniyyat derecesine çıkarmasıyla ve mâdeniyyata mahsus tesbihatları onlara bildirmesiyle ve mâdeniyyatı tahrik ve tavzif edip nebâtat mertebe-i hayatiyyesinin makamını vermesiyle ve nebâtâtı rızk ederek tahrik ve tavzif ile hayvanat mertebe-i letâfetini onlara ihsan etmesiyle ve hayvanattaki zerratı tavzif edip rızk yoluyla hayat-ı insânîyye derecesine çıkarmasıyla ve insânın vücûdundaki zerratı süze süze tasfiye ve taltif ederek tâ dimağın ve kalbin en nazik ve lâtif yerinde makam vermesiyle bilinir ki; harekât-ı zerrat hikmetsiz değil, belki kendine lâyık bir nevi kemalâta koşturuluyor.

Sâlisen: Zîhayat cisimlerin zerratı içinde çekirdek ve tohumdaki gibi bir kısım zerreler öyle ma’nevî bir nura, bir letâfete, bir meziyyete mazhar oluyorlar ki, sair zerrelere ve o koca ağaca bir ruh, bir sultan hükmüne geçer. İşte azîm bir ağacın bütün zerratı içinde bir kısım zerrelerin şu mertebeye çıkmaları, o ağacın tabaka-i hayatında çok devirleri ve nazik vazifeleri görmesiyle olduğundan gösteriyor ki: Sâni’-i Hakîm’in emriyle vazife-i fıtrat içinde zerrâtın enva’-ı harekâtına göre onlara tecelli eden esmânın hesabına ve şerefine olarak birer ma’nevî letâfet, birer ma’nevî nur, birer makam, birer ma’nevî ders almalarını gösteriyor.

Elhasıl: Mâdem Sâni’-i Hakîm her şey için o şeye münâsib bir nokta-i kemâl ve ona lâyık bir mertebe-i feyz-i vücûd tâyin edip ve o şeye, o nokta-i kemâle sa’yedip gitmek için bir istidad vererek ona sevk ediyor ve bütün nebâtât ve hayvanatta şu kanun-u Rubûbiyyet câri olmakla beraber, cemadatta dahi câridir ki; âdi toprağa, elmas derecesine ve cevâhir-i âliyye mertebesine bir terakkiyat veriyor ve şu hakikatta muazzam bir “Kanun-u Rubûbiyyet”in ucu görünüyor.

Hem mâdem o Hâlık-ı Kerîm, tenasül kanun-u azîminde istihdam ettiği hayvanata ücret olarak birer maaş gibi birer lezzet-i cüz’iyye veriyor. Ve arı ve bülbül gibi, sâir hidemat-ı Rabbâniyyede istihdam olunan hayvanlara birer ücret-i kemâl verir. Şevk ve lezzete medâr birer makam veriyor ve şunda bir muazzam “Kanun-u Kerem”in ucu görünüyor.

Səs yoxdur