Sözler | OtuzBirinci Söz | 586
(559-589)
ON DOKUZUNCU VE OTUZ BİRİNCİ
SÖZLERİN ZEYLİ

“Şakk-ı Kamer” mu’cizesine dairdir


Kamer gibi parlak bir Mu’cize-i Ahmediyye (A.S.M.) olan inşikak-ı Kamer’i, evham-ı faside ile inhisâfa uğratmak istiyen feylesoflar ve onların muhakemesiz mukallidleri diyorlar ki: “Eğer inşikak-ı Kamer vuku bulsa idi umum âleme mâlum olurdu. Bütün tarih-i beşerin nakletmesi lâzım gelirdi?”

Elcevab: İnşikak-ı Kamer; dâva-yı Nübüvvete delil olmak için o dâvayı işiten ve inkâr eden hâzır bir cemaate, gecede, vakt-i gaflette âni olarak gösterildiğinden; hem ihtilâf-ı metâli ve sis ve bulutlar gibi rü’yete mâni esbabın vücudu ile beraber, o zamanda medeniyyet taammüm etmediğinden ve hususî kaldığından ve tarassudat-ı semaviyye pek az olduğundan; bütün etraf-ı âlemde görülmek, umum tarihlere geçmek, elbette lâzım değildir. Şakk-ı Kamer yüzünden bu evham bulutlarını dağıtacak çok noktalardan şimdilik “BEŞ NOKTA”yı dinle...

BİRİNCİ NOKTA: O zaman, o zemindeki küffârın gayet şedid derecede inatları, tarihen mâlûm ve meşhur olduğu halde; Kur’an-ı Hakîm’in


demesiyle şu vak’ayı umum âleme ihbar ettiği halde; Kur’anı inkâr eden o küffardan hiçbir kimse, şu âyetin tekzîbine, yâni ihbar ettiği şu vâkıanın inkârına ağız açmamışlar.

Səs yoxdur