Sözler | Otuzİkinci Söz | 602
(590-652)

İşte sükûnet içindeki sükût-u ecramdan Sâni’-i Zülcelâl’in ve Kadîr-i Zülkemâl’in derece-i kudret ve teshirini ve nücumun O’na derece-i inkıyad ve itaatini anla.


Hem, semânın yüzünde, hikmet içinde bir hareketi görmeyi âyet emrediyor. Evet gayet acib ve azîm o harekât, gayet dakik ve geniş hikmet içindedir. Nasılki, bir fabrikanın çarklarını ve dolaplarını bir hikmet içinde çeviren bir san’atkâr, fabrikanın âzamet ve intizâmı derecesinde derece-i san’at ve meharetini gösterir. Öyle de: Koca Güneşe, seyyarat ile beraber fabrika vaziyetini veren ve o müdhiş azîm küreleri sapan taşları misillü ve fabrika çarkları gibi etrafında döndüren bir Kadîr-i Zülcelâl’in derece-i kudret ve hikmeti, o nisbette nazara tezahür eder.


Yâni: Hem, semâvat yüzünde, öyle bir haşmet içinde bir parlamak ve bir zînet içinde bir tebessüm var ki; Sâni’-i Zülcelâl’in ne kadar muazzam bir saltanatı, ne kadar güzel bir san’atı olduğunu gösterir. Donanma günlerinde kesretli elektrik lâmbaları, sultanın derece-i haşmetini ve terakkiyat-ı medeniyyede derece-i kemâlini gösterdiği gibi; koca semâvat o haşmetli, zînetli yıldızlarıyla Sâni’-i Zülcelâl’in kemâl-i saltanatını ve cemâl-i san’atını, öylece nazar-ı dikkate gösteriyorlar.

Hem diyor ki: Semânın yüzündeki mahlûkatın intizâmını, dakik mizanlar içinde masnuatın mevzuniyyetini gör ve anla ki: Onların Sânii ne kadar Kadîr ve ne kadar Hakîm olduğunu bil. Evet, muhtelif ve küçük cirimleri veyahut hayvanları döndüren ve bir vazife için çeviren ve bir mizan-ı mahsus ile, herbirini muayyen bir yolda sevkeden bir zâtın derece-i iktidar ve hikmetini ve hareket eden cirimlerin ona derece-i itaat ve musahhariyyetlerini gösterdikleri gibi, koca semâvat o dehşetli âzametiyle hadsiz yıldızlarıyla ve o yıldızlar da dehşetli büyüklükleriyle ve gayet şiddetli hareketleriyle beraber, zerre miktar ve bir saniyecik kadar hudutlarından tecavüz etmemeleri, bir âşire-i dakika kadar vazifelerinden geri kalmamaları, Sâni’-i Zülcelâllerinin ne kadar dakik bir mizan-ı mahsus ile Rubûbiyyetini icra ettiğini nazar-ı dikkate gösterirler. Hem de şu âyet gibi Sûre-i Amme’de ve sâir âyetlerde beyân olunan teshir-i Şems ve Kamer ve nücumla işaret ettiği gibi:

Səs yoxdur