Sözler | Otuzİkinci Söz | 647
(590-652)

Meselâ: Kuvve-i şâmme, kokular tâifesindeki letâif-i rahmeti hisseder. Kendine mahsus bir vazife-i şükrâniyyesi, bir lezzeti vardır. Elbette mükâfatı dahi vardır. Meselâ; dildeki kuvve-i zâika, bütün mat’umâtın ezvâkını anlamakla gayet mütenevvi bir şükr-ü ma’nevî ile vazife görür ve hâkezâ... Bütün cihazât-ı insânîyyenin ve kalb ve akıl ve ruh gibi büyük ve mühim letâifin böyle ayrı ayrı vazifeleri, lezzetleri ve elemleri vardır.

İşte Cenâb-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, bu insânda istihdam ettiği bu cihazâtın elbette her birerlerine lâyık ücretlerini verecektir. O müteaddid envâ-ı muhabbetin sâbıkan beyân edilen dünyadaki muaccel neticelerini, herkes vicdan ile hisseder ve bir hads-i sadık ile isbat edilir. Âhiretteki neticeleri ise: Kat’iyyen vücûdları ve tahakkukları, icmâlen Onuncu Söz’ün Oniki Hakikat-ı katıa-i sâtıasıyla ve Yirmidokuzuncu Söz’ün Altı Esas-ı bâhiresiyle isbat edildiği gibi, tafsîlen


olan Kur’an-ı Hakîm’in, âyât-ı beyyinâtıyla tasrih ve telvih ve remiz ve işârâtıyla kat’iyyen sabittir. Daha uzun bürhânları getirmeğe lüzum yok. Zâten başka Sözlerde ve Cennete dair Yirmisekizinci Söz’ün arabî olan ikinci makamında ve Yirmidokuzuncu Söz’de çok bürhânlar geçmiştir.

BİRİNCİ İŞARET: Leziz taamlara, hoş meyvelere şâkirane muhabbet-i meşruânın uhrevî neticesi, Kur’anın nassıyla, Cennet’e lâyık bir tarzda leziz taamları, güzel meyveleridir. Ve o taamlara ve o meyvelere müştehiyane bir muhabbettir. Hattâ dünyada yediğin meyve üstünde söylediğin “Elhamdülillâh” kelimesi, cennet meyvesi olarak tecessüm ettirilip sana takdim edilir. Burada meyve yersin, orada “Elhamdülillâh” yersin. Ve ni’mette ve taam içinde in’âm-ı İlâhîyi ve iltifat-ı Rahmânî’yi gördüğünden o lezzetli şükr-ü ma’nevî, Cennette gayet leziz bir taam sûretinde sana verileceği, hadîsin nassıyla, Kur’anın işarâtıyla ve hikmet ve rahmetin iktizasıyla sabittir.

İKİNCİ İŞARET: Dünyada meşrû bir sûrette nefsine muhabbet, yâni; mehâsinine bina edilen muhabbet değil, belki noksaniyetlerini görüp, tekmil etmeğe bina edilen şefkat ile onu terbiye etmek ve onu hayra sevketmek neticesi, o nefse lâyık mahbubları, Cennette veriyor. Nefis, mâdem dünyada hevâ ve hevesin i Cenâb-ı Hak yolunda hüsn-ü istîmal etmiş. Cihazâtını, duygularını hüsn-ü sûretle istihdam etmiş.

Səs yoxdur