Sözler | OtuzÜçüncü Söz | 677
(653-690)

Nasıl zîhayatlar, vücûdları ile bir Vâcib-ül Vücûd’un vücûduna delâlet ediyorlar. Öyle de: O zîhayatlar, ölümleri ile bir Hayy-ı Bâkî’nin sermediyyetine, vâhidiyyetine şehadet ediyorlar. Meselâ; yalnız birtek zîhayat olan zemin yüzü, intizâmatı ile, ahvâliyle Sânii gösterdiği gibi, öldüğü vakit; yâni kış, beyaz kefeni ile ölmüş o zemin yüzünü kapaması ile nazar-ı beşeri ondan çeviriyor. Veyahut nazar, o giden bahar cenazesinin arkasından mâziye gider, daha geniş bir manzarayı gösterir. Yâni herbiri birer mu’cize-i kudret olan zemin dolusu bütün geçen baharlar misillü yeni gelecek birer hârika-i kudret ve birer hayattar zemin olan, bahar dolusu hayattar mevcûdât-ı arziyyenin gelmelerini ihsas ve vücûdlarına şehadet ettiklerinden; öyle geniş bir mikyasta, öyle parlak bir sûrette, öyle kuvvetli bir derecede bir Sâni-i Zülcelâl’in bir Kadîr-i Zülkemâl’in, bir Kayyum-u Bâkînin, bir Şems-i Sermedî’nin vücûb-u vücûduna ve vahdetine ve beka ve sermediyyetine şehadet ederler ve öyle parlak delâili gösterirler ki, ister istemez bedâhet derecesinde


dedirtir.


Elhâsıl:


sırrınca; hayattar bu zemin, bir baharda Sâni’a şehadet ettiği gibi; onun ölmesiyle, zamanın geçmiş ve gelecek iki kanadına dizilmiş mu’cizât-ı kudretine nazarı çeviriyor. Bir bahar yerine binler baharı gösteriyor. Bir mu’cize yerine binler mu’cizât-ı kudretine işaret eder. Ve onlardan her bahar, şu hâzır bahardan daha kat’î şehadet eder. Çünki mâzi tarafına geçenler zâhirî esbablarıyla beraber gitmişler; arkalarında, yine kendileri gibi başkalar yerlerine gelmişler. Demek esbab-ı zâhiriyye hiçtir. Yalnız bir Kadîr-i Zülcelâl, onları halkedip, hikmetiyle esbaba bağlayarak gönderdiğini gösteriyor. Ve gelecek zamanda dizilmiş hayattar olan zemin yüzleri ise, daha parlak şehadet eder. Çünki: Yeniden, yoktan, hiçten yapılıp gönderilecek, yere konup vazife gördürüp sonra gönderilecekler.

İşte ey tabiata saplanan ve bataklıkta boğulmak derecesine gelen gafil! Bütün mâzi ve müstakbele ulaşacak hikmetli ve kudretli mânevî el sahibi olmayan bir şey, nasıl bu zeminin hayatına karışabilir! Senin gibi hiç ender hiç olan tesadüf ve tabiat buna karışabilir mi! Kurtulmak istersen: “Tabiat, olsa olsa bir defter-i kudret-i İlâhiyyedir. Tesadüf ise, cehlimizi örten gizli bir hikmet-i İlâhiyyenin perdesidir” de, hakîkata yanaş.

Səs yoxdur