Sözler | Lemeât | 711
(691-746)

Birdenbire kalbeder; bir bedevî-i câhil, bir ârif-i münevver. Eğer mizan istersen: İslâm’dan evvel Ömer, İslâm’dan sonra Ömer...

Birbiriyle kıyası: Bir çekirdek, bir şecer... Def’aten verdi semer, o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i Peygamber...

Ceziret-ül Arab’da, fahmolmuş fıtratları kalbetti elmaslara... Birdenbire serâser...

Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-u münevver.

• • •

Yalan, Bir Lâfz-ı Kâfirdir

Bir dâne sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dâne-i hakikat, yıkar kasr-ı hayâli. Sıdk büyük esastır, bir cevher-i ziyâlı.

Yeri verir sükûta, eğer çıksa zararlı... Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faydalı. Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olmalı. Lâkin hakkın olamaz her doğruyu söz etmek; Bunu iyi bilmeli.


kendine düstur etmeli.

Güzel gör, hem güzel bak. Tâ güzel düşünmeli. Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı...

Hayat içinde hayattır, hüsn-ü zanda emeli. Sû-i zanla yeistir: Saâdet muharribi, hem de hayatın katili.

• • •

Bir Meclis-i Misâlîde

Şeriatla medeniyyet-i hâzıra, dehâ-i fennî ile hüdâ-yı şer’î müvazeneleri

Birinci Harbin Mütareke başında, bir Cuma gecesinde bir rü’yâ-yı sâdıkada, misâlî âleminde, bir meclis-i azîmde, benden suâl ettiler:

“Mağlûbiyet sonunda İslâm’ın âleminde ne hal peyda olacak.” Asr-ı hâzır meb’usu sıfatıyla söyledim; onlar da dinlediler:

Eski zamandan beri istiklâl-i İslâm’ın bekası, hem Kelimetullah’ın i’lâsı için, farz-ı kifaye-i cihadı; o lâzime-i diyanet

Deruhde ile, kendini yekvücûd-u vahdânî, İslâm’ın âlemine fedâya vazifedâr, hilâfete bayrakdar görmüş olan bu devlet,

Səs yoxdur