Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 286
(281-398)

On Dokuzuncu Söz’ün âhirinde beyân edilen Kur’ân’daki tekrarın ekser hikmetleri, Risâle-i Nur’da dahi cereyan ediyor. Bilhassa ikinci hikmeti, tam tamına vardır. O hikmet şudur ki: Herkes her vakit Kur’ân’a muhtaçtır. Fakat herkes her vakit bütün Kur’ân’ı okumağa muktedir olamaz. Fakat bir Sûreye, galiben muktedir olur. Onun için en mühim makasıd-ı Kur’âniye, ekser uzun surelerde dercedilerek, herbir sure bir küçük Kur’ân hükmüne geçmiş. Demek hiç kimseyi mahrum etmemek için, Haşir ve Tevhid ve Kıssa-i Musa gibi ba’zı maksadlar tekrar edilmiş. Aynı ehemmiyetli hikmet içindir ki; ba’zı def’a haberim olmadan, ihtiyarım ve rızam olmadığı halde, ba’zı ince hakâik-ı îmaniye ve kuvvetli hüccetleri, müteaddit risâlelerde tekrar edilmiş. Ben çok hayret ederdim: “Neden onlar bana unutturulmuş?” Sonra kat’i bir sûrette bildim ki, herkes bu zamanda Risâle-i Nur’a muhtaçtır; fakat umumunu elde edemez; elde etse de, tamam okuyamaz, fakat küçük bir Risâle-i Nur hükmüne geçmiş bir risâle-i câmiayı elde edebilir. Ve ekser vakitlerde, muhtaç olduğu mes’eleleri ondan okuyabilir ve gıda gibi her zaman ihtiyaç tekerrür ettiği gibi, o da mütalâasını tekrar eder.

SAİD NURSÎ


* * *


Şefkat-ı insaniye, merhamet-i Rabbânîye’nin bir cilvesi olduğundan; elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmeten Lil’âlemîn Zâtın mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir. Eğer aşsa ve taşsa, o şefkat elbette merhamet ve şefkat değildir; belki dalâlete ve ilhada sirâyet eden bir maraz-ı ruhî ve bir sekâm-ı kalbîdir. Meselâ: Kâfir ve münafıkların Cehennem’de yanmalarını ve azab ve cihad gibi hâdiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak ve te’vile sapmak, Kur’ân’ın ve edyan-ı semâviyenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzib olduğu gibi; bir zulm-ü azîm ve gâyet derecede bir merhametsizliktir. Çünkü, ma’sûm hayvanları parçalayan canavarlara himayetkârane şefkat etmek, o biçâre hayvanlara şedid bir gadr ve vahşî bir vicdansızlıktır. Ve binler müslümanların hayat-ı ebediyelerini mahveden ve yüzer ehl-i îmanın sû’-i âkıbetine ve müdhiş günahlara sevkeden adamlara şefkatkârane tarafdar olmak ve merhametkârane cezadan kurtulmalarına duâ etmek; elbette o duâ o zulüm ehl-i îmana dehşetli bir merhametsizliktir ve şenî bir gadirdir.

Səs yoxdur