Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 357
(281-398)

nakl-i kat’i ile ve bir kısmı tevatür ile yüzer mu’cizatın onun elinde zâhir olmasıdır. Bu mu’cizattan üç yüzden ziyâde bir kısmı, On Dokuzuncu Mektub olan Mu’cizat-ı Ahmediye (A.S.M.) nâmındaki harika ve kerâmetli bir risâlede kat’i delilleriyle beraber beyân edildiğinden, onları ona havale ederek, dedi ki: Bu kadar ahlâk-ı hasene ve kemâlatla beraber, bu kadar mu’cizat-ı bâhiresi bulunan bir zât (A.S.M.), elbette en doğru sözlüdür. Ahlâksızların işi olan hileye, yalana, yanlışa tenezzül etmesi kabil değil.

İkincisi: Elinde, bu kâinat sâhibinin bir fermanı bulunduğu ve o fermanı, her asırda üç yüz milyondan ziyâde insanların kabul ve tasdik ettikleri ve o ferman olan Kur’ân-ı Azimüşşan’ın, yedi vecihle harika olmasıdır. Ve bu Kur’ân’ın, kırk vecihle mu’cize olduğu ve kâinat Hâlıkının sözü bulunduğu kuvvetli delilleriyle beraber Yirmi Beşinci Söz ve Mu’cizat-ı Kur’âniye namlarındaki Risâle-i Nur’un bir Güneşi olan meşhur bir risâlede tafsilen beyân edilmesinden, onu, ona havale ederek dedi: Böyle ayn-i hak ve hakîkat bir fermanın tercümanı ve tebliğ edicisi bir Zâtta (A.S.M.), fermana cinâyet ve ferman sâhibine hıyanet hükmünde olan yalan olamaz ve bulunamaz...

Üçüncüsü: O zât (A.S.M.), öyle bir şeriat ve bir İslâmiyet ve bir ubûdiyet ve bir duâ ve bir davet ve bir îman ile meydana çıkmış ki; onların ne misli var ve ne de olur. Ve onlardan daha mükemmel, ne bulunmuş ve ne de bulunur. Çünkü ümmî bir zâtta (A.S.M.) zuhur eden o şeriat, on dört asrı ve nev’-i beşerin humsunu, âdilâne ve hakkaniyet üzere ve müdakkikane hadsiz kanunlariyle idare etmesi emsâl kabul etmez.

Hem, ümmî bir Zâtın (A.S.M.) ef’al ve akvâl ve ahvalinden çıkan İslâmiyet, her asırda, üç yüz milyon insanın rehberi ve mercii ve akıllarının muallimi ve mürşidi ve kalblerinin münevviri ve musaffisi ve nefislerinin mürebbisi ve müzekkisi ve ruhlarının medâr-ı inkişafı ve mâden-i terakkiyatı olması cihetiyle, misli olamaz ve olmamış.

Hem, dîninde bulunan bütün ibâdâtın bütün envaında en ileri olması.. ve herkesten ziyâde takvada bulunması.. ve Allah’dan korkması..

Səs yoxdur