Meyve Risalesi | Üçüncü Mesele | 16
(14-20)

Ve oradan gelen ve başını vücuda çıkaran ve zaman-ı hâzıra uğrayan bîçarelerin başları ecel cellâdının satırıyla kesilip hiçliğe atıldığından mütemadiyen akıl alâkadarlığıyla senin îmansız başına hadsiz elim endişeler yağdırıyor. Senin sefihâne cüz’i lezzetini zirü zeber eder.

Eğer dalâleti ve sefâheti bırakıp îman-ı tahkiki ve istikamet dâiresine girsen, îman nuruyla göreceksin ki: O geçmiş zaman-ı mâzi mâdum ve her şey’i çürüten bir mezaristan değil; belki mevcud ve istikbâle inkılâb eden nuranî bir âlem ve bâki ruhların istikbaldeki saadet saraylarına girmelerine bir intizar salonu görünmesi haysiyetiyle, değil elem, belki îmanın kuvvetine göre, Cennetin bir nevi’ mânevî lezzetini dünyada dahi tattırdığı gibi; gelecek istikbâl zamanı, değil vahşetgâh ve karanlık, belki îman gözüyle görünür ki; saadet-i ebediye saraylarında hadsiz rahmeti ve keremi bulunan ve her bahar ve yazı birer sofra yapan ve ni’metlerle dolduran bir Rahman-ı Rahîm-i Zülcelâl-i Vel’ikrâm’ın ziyafetleri kurulmuş ve ihsanlarının sergileri açılmış, oraya sevkiyat var, diye îman sinemasıyla müşahede ettiğinden,

Ses Yok